Siyaset

Siyaset
"Bir adamın herkese benzememesi için her şeyin yapıldığı bu aptal dünyada; herhalde imkansız diye bir şey yoktur gerçeğine sarılanlara da, düşmanca bakmak o derece abes kaçacaktır." Meral Meri

27 Haziran 2014 Cuma

Özdemir Asaf-Özlem Kerim Tunç

25 Haziran 2014 Çarşamba

Meral Meri

Ve sen ve senin gibiler...
Öyle öldürücü üslubunuz vardı ki; hiç başı olmayan sonlara nasıl da haklı bir imza atıyordunuz!
Yani biz yaşıyormuş gibi yapıyor -siz de öldürüyormuş gibi gidiyordunuz...
Hepimiz nasıl da renkli yalanları güzel pay ediyorduk birbirimize, tıpkı akbabalar gibi eşitçe.

[Meral Meri]

Meral Meri

Gün seni bekler ey sevgili aşk!
Seni sorgulamadan kucaklar
Uçmadan sana konar
Aşk seni bekler seni sarar ey yar!
Yalnız seni ve seni...

Meral Meri

Nazım Hikmet

Ah benim sevdasında bencil, 
Yüreğinde sağlam sevdiğim..
Aklıma gelişini seveyim;
Ne güzel de darma duman ediyorsun beni.

Nazım Hikmet

Başka Türlü Bir Şey

Başka Türlü Bir Şey

Nazım Hikmet Ran

13 Haziran 2014 Cuma

Earth Wind And Fire, September [lyrics]

La Valse d'Amelie (Orchestre) Yann Tiersen

7 Haziran 2014 Cumartesi

Meral Meri Sözleri

"Ruhumun dostuyum hepsi o kadar..."

[Meral Meri]

"Ruhum birçok şey olabilir ama daima insan kalır."

[Meral Meri]

Zifiri karanlıkların bile ,o yalnızlıkların bile ve o ölümlerin bile bir dostu bir amacı vardı.
Ya senin hırsının?

[Meral Meri]


Alçakta olduğum zaman ne görebilirim ki; bir yeryüzü dolusu ayak izi.
Yüksekte olduğum zaman ne bulabilirim ki; bir avuç hüzün denizi.

[Meral Meri]

Meral Meri

Adı tanıdık bir liman...
Sevgilere yabancı bu adam
Ne önceye düşman -ne şimdiye
Bilmediğine aşık ya bu adam.

[Meral Meri]

Meral Meri

"O kadar çok eksiğin içinde kim cesaret edip beni "Seni öldürmek için geldim!" der ki?"

[Meral Meri]

Düşman

Düşman

Kalbinizi taş mı eylediniz diyecek olsa dilim;
Taşa hakaret olurdu!
Gövdeniz -gövdesiz kalmış desem;
Ağaçlara hakaret olurdu!
Aklınız mı, karıştı desem;
Şaşkınlığa hakaret olurdu!
Kimi -kime şikayet edeceğiz ki; desem?
İsyana teşvik olurdu!..
Gardaş -kardeş olalım desem;
Düşmanlığa ayıp olurdu!..
Velhasıl kelamı kessem!
Siteme ayıp olurdu! diyeydi tüm çabam!
Şimdi "çabama" ayıp olmuyor mu ey insan?

Meral Meri

Necip Fazıl

O ki kadını var kadına hasret
Hasret kelimeye kelimelerde
Bir damla bal tatsa tadına hasret
Nereye vardınsa ufuk ilerde

N.f.k.

Ahmed Hüdâî Hazretleri (K.S)


Meral Meri

Gönül işini bilmek lazımsa
İşini gücünü ihmal etmeden
Yedinin sırrına ulaşıp da...
Kainata dön , bir bak derim!

Meral Meri

GECELERDE DOĞDU NUR-I MUHAMMED- Ahmed Hüdâî Hazretleri (K.S)

GECELERDE DOĞDU NUR-I MUHAMMED

Bir hakikat nuru bu kalbe vurdu
Mevlâ’m Mevlâ’m diye kıyama durdu
Tecelli eyleyen nuru ararım
Hangi beldelere ziyası vurdu

Ol Muhammed nuru tecellî ider
Mağribe maşrıka ziyası gider
Mevlâ kullarına ne ihsan ider
Gecelerde doğdu nur-ı Muhammed

Evvel-i âlemde yazılmış yazı
Haktan hakikatten ayırma bizi
Ne hoş yaratmışsın gece gündüzü
Gecelerde doğdu nur-ı Muhammed

Çok nasihat duydum kalmadı serde
Mevlâ demeyince kalkar mı perde
Beklerim Mevlâ’dan hidayet nerde
Gecelerde doğdu nur-ı Muhammed

Kimse kâdir olmaz vasfın itmeye
Uzaklardan geldim görüp gitmeye
Bülbüller başlamış feryad itmeye
Gecelerde doğdu nur-ı Muhammed

Bu yalan dünyada ne sefa sürdüm
Temiz tâhir iken isyana girdim
Âlem-i ervahta ne ahit virdim
Gecelerde doğdu nur-ı Muhammed

Bu yalan dünyada sürmedim sefa
Bu dünya kimseye eder mi vefa
Hani o Süleyman nerde Mustafa
Gecelerde doğdu nur-ı Muhammed

Bu aşkın zevkine insan mı kanar
Bir kürsü kurulmuş kandiller yanar
Evliya enbiya safları da var
Gecelerde doğdu nur-ı Muhammed

Ol dostların gelir Hint’ten Yemen’den
Sana âşık olan geçer mi senden
Ravza’sına soruň, memnun mu benden
Gecelerde doğdu nur-ı Muhammed

Duymadın mı gönül mahşer var dirler
Dürülüp semalar atılır yirler
Okunup defterler hesap virirler
Gecelerde doğdu nur-ı Muhammed

Çok ahitler verdim, adam olmaya
Aktı gözyaşlarım, döndü deryaya
İlticalar ettim ulu Mevlâ’ya
Gecelerde doğdu nur-ı Muhammed

Şu esen yellerin reyhanına bak
Yıldızlar doğdu mu, attı mı şafak
Şu yatan ümmetin gafletine bak
Gecelerde doğdu nur-ı Muhammed

İsâ’nın Musâ’nın bastığı yerler
Enbiya evliya orada derler
Salih’in devesin n’itdiniz çöller
Gecelerde doğdu nur-ı Muhammed

Kumları savrulup çölleri yanar
Acıdır suları insan mı kanar
Görmelere şâyan ne kavimler var
Gecelerde doğdu nur-ı Muhammed

Kimi feryad eder kimisi ağlar
Şehitler yaresin hûriler bağlar
Musâ’nın Tûr’udur karşıki dağlar
Gecelerde doğdu nur-ı Muhammed

Kumlara boyandı şehitler kanı
Veren alır imiş bu tatlı canı
Nelerden kurtarır Mevlâ insanı
Gecelerde doğdu nur-ı Muhammed

Zümrütten yakuttan kasırları var
Selsebil ırmağı, suları çağlar
Muhammed nuruna bu cihan ağlar
Gecelerde doğdu nur-ı Muhammed

Semayı devreder şu çark-ı felek
Saflar bağlamışlar, kıyamda melek
Ravza’nın üstünde bir nurdan direk
Gecelerde doğdu nur-ı Muhammed

Muhammed adın mağrip maşrık anardı
Aç gelen kervanlar burda kanardı
Eskiden bu çöller böyle yanardı
Gecelerde doğdu nur-ı Muhammed

Bir virana geldim baykuşlar ötmez
Çöllerin hayali kalbimden gitmez
Bu yanan çöllerde ot bile bitmez
Gecelerde doğdu nur-ı Muhammed

Dertliyim derdimin çaresi nerde
Pervaneler gezer gittiğim yerde
Beni bu hâllere getiren nerde
Gecelerde doğdu nur-ı Muhammed

Dertliyim derdimin çaresi yoktur
Yaratan Mevlâ’da şifâsı çoktur
Mevlâ’mdan başka sahibim yoktur
Gecelerde doğdu nur-ı Muhammed

Kimseler bilmez benim işimi
Bu aşkın yoluna koydum başımı
Dikmesinler benim kabir taşımı
Gecelerde doğdu nur-ı Muhammed

Gece gündüz durmaz feryad iderim
Ümmetim demezsen nere giderim
Ol ulu Mevlâ’dan hicap iderim
Gecelerde doğdu nur-ı Muhammed

Beni bu diyardan alıp atsınlar
Köle diye pazarlarda satsınlar
Beni Ravza’sına bekçi yapsınlar
Gecelerde doğdu nur-ı Muhammed



Ahmed Hüdâî Hazretleri (K.S)



Aforizma Meral Meri

"İdamlarla süslenen bir geçmiş- geçmiş midir cidden?"

[Meral Meri]

Ahmet KABAKLI Yunus'un Gülleri

Ahmet KABAKLI-- Yunus'un Gülleri



Bütün düşüncem başk-olup

Hayalde cânan yelende

Cân sohbeti kurulanda

Yedi felekler aşk-olup

Münafıklar yorulanda

Hal dilinden gül dalına

Taksirimiz sorulanda

Yedi zemin yarılanda

Sarmaşık kavak dalına

Cânan diye sarılanda

Yetmiş-bin bahar reng-olup

Bir çiçeğe karılanda

Bir gönüle on-bin yara

Acıtmadan vurulanda

Şol kâinat secd-eyleyüp

Cân Çalaba verilende

Bu mesel içre halimiz

Bir yüceden görülende

Denir erenler katında

Açar gülleri Yunus’un
...




14 Aralık 1996 tarihinde  Ahmet Kabaklı'ya
Aydınlar Ocağı ve 55 gönüllü kuruluşun desteği ile düzenlenen törende,
Atatürk Kültür Merkezi'nde kendisine "Şeyhülmuharririn" unvanı verildi.

(şeyhül muharririn:yazarların öncüsü,ustası demektir.)


‘Üç ömre bedel kırk yedi yıl gün gibi geçti

Dünyadaki her zevke dedim: ‘Yok kadar azmış’

Bir başka hayat, başka cihan özlüyorum ben,

Bildim ki ölümden öte gerçek olmazmış.’



Ahmet KABAKLI

(Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı, 3.Cilt, Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, İst.1990, s.624)

Dörtlük

Utancı yüce saydım ben yiğidim
Kaldırım da dilenirken sevindim
Öksüzlerden de beterdim
Sahipsizliğe düşünce eridim

Meral Meri

PİŞMANLIK

PİŞMANLIK

Kaleler yıkılınca
Düşman içeri sızınca
Bayrağı yere atınca
Yüze tüküren sen değil misin efendim?

Sana sarıldı kibir dalım
Kırılınca kanatlarım
Yaram deyip sardıklarım
Sen değil misin efendim?

Sırra yaren edende
Sevgileri görende
Şu derdimi bilende
Sen değil misin efendim?

Meral Meri

Dörtlük


Bu meclis kimindir
Ulemaya gitmek işindir
Cana yakın olanın
Hak dini birdir

Meral Meri

Dörtlük

Misafire miras ne gerek
Bereketi hak ise
Sofrana şarap ne gerek
Helalin cesaret ise

Meral Meri

Dörtlük

Her kapıya konuk oldun
Saraylardan kovuldun
Düşmana yakın oldun
Sen dostunu unuttun

Meral Meri

GAFLET

GAFLET

Mec ile doğdum diyorsun
Aklımı kaçırdım diyorsun
Sözüm er kişidir diyorsun
Şimdi bu kahır kimindir?

Ecele söz yetmez
Sözün yücesi izdir bilinmez
O gafleti harcadı
Şimdi gitmek kimindir?

Sarhoşa hor davrandı
İmana o yaslandı
Beş vakti kaçırdı
Bu dil kimin diyorsun?

Kalbi yarasız sandı
Bir et parçası karardı
Kanunu kitap sandı
Bu ömür kimindir diyorsun?

Kurtuluşa şehit çok
Ayak basacak yer yok
Satıldıkça
azaldın
Yerim yurdum yok diyorsun?

Kanı döküldü halkın
Gazabı çoktur hakkın
Bire on dersen
Yetişir mi  imdadın?

Meral Meri


Öz

Kılık kıyafet çoktur
Huyum suyum yoktur
Derya içinde zikrim çoktur
Diyebilir mi özün hiç?

Serviler de aldanmış mı o bahara
Kışın sonu gelmiş mi o yaşa?
Kırılınca zikrin o saza
Darılır gitmez mi özün hiç?

....
Meral Meri

Dörtlük

Söze geldim iki mısra ile
Yolcuyum ben bu alem ile
Aklımı dağıttım iz olsun diye
Şuraya bir gelsem de,gitsem diye.

Meral Meri

Kavuşmak

Kavuşmak

Bir insana ulaşmak ne çok zor zanaat gerektirir...
Onu tanımak için emeklemek lazım gelir...
Düşün ki insan insana bir sır
İnsan insana bir bilmecedir
Bir oyun kavrandıkça güzelleşir
Üstü de altı da kapalı bir sandık
Denizin dibinde uyuya kalmış bir inci
Kim ki yüzmeyi öğrenir
Gider alır o inciyi
İşte hakka giden yolda aynen böyledir

...2014

Meral Meri

Beşiktaş’la Üsküdar’ın arası-Erol Güngör

Beşiktaş’la Üsküdar’ın arası

Beşiktaş’la Üsküdar’ın arası
İki kaşla iki gözün arası
Üsküdar’a hasret, gönül yarası
Bence İstanbul’un, kalbi burası.

Kız kulesi gelin gibi adası
Genç kızların fark edilir edası
Şarkıların hep duyulur sedası
Sevenlere acı verir vedası.

Salacaktan şık görünür İstanbul
Üsküdar’la can canadır İstanbul
Kâtibiyle bir başkadır İstanbul
Her semtiyle altın şehir İstanbul.

28.5.2008

Erol Güngör

Serdar Tuncer


Gülce


Gülce

Uçurumun kenarındayım Hızır
Ulu dilber kalesinin burcunda
Muhteşem belaya nazır
Topuklarım boşluğun avcunda
Derin yar adımı çağırır
Dikildim parmaklarımın ucunda
Bir gamzelik rüzgâr yetecek
Ha itti beni, ha itecek
Uçurumun kenarındayım Hızır
Civan hazır
Divan hazır
Ferman hazır
Kurban hazır

Uçurumun kenarındayım Hızır
Güzelliğin zulme çaldığı sınır
Başım döner, beynim bulanır
El etmez
Gel etmez
Gülce'm uzaktan dolanır
Uçurumun kenarındayım Hızır
Gülce bir davet
Mecaz değil
Maraz değil
Gülce bir afet
Peri değil
Huri değil
Gülce beyaz sihir
Gülce ölümcül naz
Buram buram zehir
Yar yüzünde infaz

Bir gamzelik rüzgâr yetecek
Ha itti beni, ha itecek
Güzelliğin zulme çaldığı sınır
Uçurumun kenarındayım Hızır
Ben fakir
En hakir
Bin taksir
Ateşten
Kalleşten
Mızrakla gürzden
Dabbetülarz'dan
Deccal’dan, yedi düvelden
Korku nedir bilmeyen ben
Tir tir titriyorum Gülce’den
Ödüm patlıyor Gülce’ye bakmaktan
Nutkum tutuluyor, ürperiyorum
Saniyeler gözlerimde birer can
Her saniyede bir can veriyorum

1981

Ömer Lütfi Mete


Hiç bir Yerde Yoktu İnsan

Hiç bir Yerde Yoktu İnsan

Karanlık odaların içinde en çok da insan gözyaşı sadaka vermiştir
Yağmur,rüzgarın yarenidir
Tomurcuk toprağın kardeşi
Aşık maşukun dili,gövdesi
Ya insanın sesi,seli,nesli?
Kaybolmuştur hasreti.
Ne yerdedir o,ne gökte
Ne can da ne ölü de
Hiçbir yerde ,saklanan bir ebe.
Doğuma doğmamış bir kayra.
Gelinciklerin sırrına nail bir güfte.
İnce bir sazdır kendisi,bilmese de kendini.
Hiçbir yerde yoktur ya insan
En çok oradadır yine kendisi.

Meral Meri

Hesap

Hesap

Şehidin kanı kurur mu a,dostum?
Özlemleri geçer de uyutur mu,yurdu?
Dağa avcılar ineli ;ceylanlar yaradan kurtulur mu hiç?
Solunca acının rengi,affeder mi bu milleti?

Can düşünce dert olur toka
Ala geyikler mavzer olur kurda
Bak hiç eğilir mi o,sıtma
O da bir hastalıktır amma
Kanı ak olana bambaşka.
...
Meral Meri

Abdurrahim Karakoç-Askere Mektup

Askere Mektup

Aziz dostum,sen bu ilden gideli,
Sekiz mevsim geldi-geçti duydun mu?
Gine kar koymadı baharın yeli,
Şeftaliler çiçek açtı duydun mu?

Memiklerin Iraz için Kel Durdu,
Sinan oğlu Muharrem’i öldürdü
Keş Ahmet bayram da namaz kıldırdı;
Kerim Ağa köyden göçtü duydun mu?

Çavuşların yumuk gözlü Tahir’i
Kahve yaptı kırk senelik ahırı,
Erkek Fatma, Dişi çürük Mahir’i
Güpegündüz aldı kaçtı duydun mu?

Ala-kardır Binboğa’nın yücesi..
Asker oldu Halime’nin kocası..
Sazlıköy’ün ilerici hocası
Minarede şarap içti duydun mu?

Dikkat eyle; anlam çıkar sözüm den;
Bir hızarcı geldi Mercanözü’nden
İpsiz Mustafa’nın tek boynuzundan
On altı çift tahta biçti duydun mu?

Kenan’ların sarı saçlı Reşad’ı
On çocuğun anasını boşadı,
Sultan serbest kaldı, sarhoş yaşadı,
Hürriyeti yeni seçti duydun mu?

On iki gün önce yaptık bir seçim,
Tekgöz murdar öldü partisi için.
Nasreddin Hoca’nın dediği biçim;
”Dünyayı yanlışsız ölçtü(!) ” duydun mu?

Daha bunlar bildiğimin yarısı,
Gelecek mektuba kalsın gerisi.
Bu yıl KARAKOÇ’un gönül arısı
Çiçekten çiçeğe uçtu duydun mu?

Vur Emri(sh.177)

Abdurrahim Karakoç

Ömer Lütfi Mete

Ömer Lütfi Mete ( 1950)

şair, yazar

1950 yılında Rize’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini burada tamamlarkan özel olarak dini eğitim gördü. Bir süre Kuran Kurslarında hocalık yaptı. Rize Ülkü Ocakları Başkanlığı yaptı. 1970 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne girdi. Aynı dönemde Babıali’de Sabah gazetesinde basın hayatına atıldı. 1972 yılında İktisat Fakültesi’nden ayrıldı. 1973 yılında Atatürk Eğitim Enstitüsü’ne girdi, 1976’da mezun oldu. Kısa süre edebiyat öğretmenliği yaptıktan sonra tekrar gazeteciliğe döndü. Ortadoğu, Tercüman, Türkiye, Yeni Binyıl, Ayyıldız, Sabah ve Bugün gazetelerinde ve Türk Edebiyatı, Boğaziçi dergilerinde yazdı, Çağrışım dergisini çıkardı. Senaryo çalışmaları yaptı. Anap ve MHP’den milletvekili adayı oldu, seçilemedi. 18 Kasım 2009 tarihinde İstanbul'da vefat etti.

ESERLERİ:
Senaryoları: Bizim Ev, Çizme, Bizim Yunus, Köstekli Saat, Veysel Karani, Ahmet Bedevi, Evlere Şenlik, Avcı, Deli Yürek.

Şiirleri:Gülce (1989)

Romanları:Balonya Tüneli (1978), Çığlığın Ardı Çığlık (1989), Çizme (1991), Yerden Göğe Kadar (1993), Asker ile Cemre (1993).

5 Haziran 2014 Perşembe

Mevlana Celaleddin Rumi

İsyan Etmişim


Aya öfkelenmişim ben,
işte böyle kapkaranlık bir gece olmuşum.
Padişaha kızmışım,
çırılçıplak bir yoksul olmuşum.

Güzeller sıltanı gel demiş,
evine çağırmış beni.
Ben bir yolunu bulmuşum,
yola baş kaldırmışım.

Sevgilim baş çeker, naz ederse,
gamlara atar, kararsız korsa beni,
bir kez olsun ah demem, inad için.
Ah'a da kızmışım ben.

Bir bakarsın altınla aldatırlar beni o.
Bir bakarsın şanla şerefle aldatırlar beni.
Oysa altın falan istemiş değilim ondan,
şanla şerefe hele çoktan boş vermişim.

Ben bir demirim,
mıknatıstan kaçıyorum.
Bir saman çöpüyüm ben,
mıknatıslara yan çizmişim.

Ben öyle bir zerreyim ki,
bütün âleme isyan etmişim.
Havaya, toprağa isyan etmişim,
Ateşe, suya isyan etmişim.
Altı yöne isyan etmişim.
Beş duyuya isyan etmişim.

Hava, toprak, ateş, su da neymiş ki,
altı yön de neymiş,
beş duyu da ne.
Benim için hiç bir şey umurumda değil.

Mevlana Celaleddin Rumi

Ali'nin Kasketi

Ali'nin Kasketi

Ağladım ve güldüm...
Ağırlandım.
Yaklaştım,konuk oldum.
Dışına baktım, sağlam bir dünya idi,
İçine baktım,boş...
Ben de taştım kendimden kendime...
Kederlendim ,Ali'nin kasketine!..
Ağır bir konuk,hafif bir kasket.
Adana'ın yolları doldu;
Yarı gâvur yarı Türk'le.
Hepsi de mezar oldu.
Şimdi hafiflik mi,kaldı ağırlık mı, sence?
Hem aç,hem tok öldüler!
Hüzünlendim ben de kendime gelince.
Geçmek mi,mesele?
Kaldığım yerdir, sen bunu hecele.

Meral Meri

1 Haziran 2014 Pazar

Haziran Türküsü

Haziran Türküsü
-
Hatırlıyor musun
Azaldığımızı güneş battıkça,
Bir haziran günü,
Günlerden cumartesiydi?
Ve ortalık anneydi,ortalık baba.
Maskeler yoktu,ağaçlar kök salıyordu.
Baykuşlar yuva yapıyordu.
Salıncaklar çocukluydu.
Biz azalıyorduk;
Sen ve ben diye bir şey oluyorduk...
Hatırlıyor musun,
Bir haziran günüydü?

Meral Meri