"Ona baktığın zaman neler hissettiğini söyle!...
Dev sarayların sultanı mıydı?"
Saçlarının yarısı açıkta duruyordu...
Hasır bir örtünün altında safir sarısı saçları ışıldıyordu.
Beyaz, kabarık, barok tarzı gösterişten uzak sade gömleğiyle güzeldi!
O gri, soğuk mermerlerin dağlara resmedilmiş haliydi.
Elbette tarih şatolardan daha yükseklerde saklanıyordu.
Yine de Japon bir delikanlının İtalya'da saklı olan hazineyi bulmaya karar vermesi gibi,
o da hedeflerine odaklanmıştı.
Yüzünü şiddetten saklayan çıplak adamın haykırışları nasıl yitmişti?
Tavşanlar gece yarısı acıkırdı.
Kimi zaman tartı bir tüy kadar hafifti.
Mor saçlı o kadının beyaz yıldız çiçekleri için mekan değiştireceği aşikardı.
Biliyorum; kitap okurken duyulan ses tek başına sarsıcı bir şiirden başka bir şey değildi.
Evet, onlar yan yanaydılar, sırtları dönüktü, düşünüyorlardı kuşlar gibi.
Belki de yağmura şemsiye açacak kadar korkuyorlardı kim bilir.
Elbette gölgede gözüken tek şeyin adı bir gül idi.
Ve sırtına konan kelebekten korkuyordu o an ölüm.
Kim bilir, belki ben de...
Sonbahar aynı ölçüde yapraklarını döküyordu cömertçe doğaya.
Aynı anda göl kenarında duran o siyah saçlar rüzgara hediye ediliyordu.
Yaşlı adam... Evet,o bir koltukta oturmuş geçmişini düşünüyordu hüzünle.
Genç adamın ise artık yüzünde duran o gözleri görünmüyordu;
Çünkü adaletin doğmadığını herkes gibi o da biliyordu...
Doğmak, başlı başına cesaretti çünkü.
Orta yaşlı olan şu kadına bakacak olursak; o her ne kadar saçlarını dağınık topuz ile kendini öne çıkartmak istemişse de...
Biliyordu ki, artık beklemeyecekti o kahrolasıca adamı!
Bir ressam daha neyi var neyi yok toplanıp gidiyordu işte.
Ve bir kadın bir adama sımsıkı sarılmıştı...
Gençtiler...
Bir sürü kalp atışları etrafını çevirmişti.
İşte, size baktığım da hissettiklerimi tek tek anlattım...
Bu büyük dünyalar demektir.
Meral Meri /Söğüt Ağacının Gölgesinde / Büyük Yaşamlar Ve Büyük Göçler
19.10.20.İst.