Fayları gerilmiş bir yelkenim ben.
Ama sadece denizin dibinde yaşarım.
Yeryüzü boğar karanlığa beni...
Çalar benden erdemlerimi.
Fakir bir yolcu gibi kaçarım sizden.
Hayır, daha çok kendimden.
Perilerle işim yoktur;
Kuşları severim ben-
Kuşlar, evet kuşlar...
Onlar ki, her türlü eseri tanır...
Peri masallarına ihtiyaç duymazlar.
Bir kış günü bile.
Fernando, üç direkli yelkenlisini, denize indirdiğinden beri...
Ayçiçeği tarlasını unuttu.
Rotasını, güneşten çevirip, kuzeye yöneltti.
Ben, ben Fernando'dan, daha sefildim.
Kış tarlasını asla terk etmemiştim.
Elbette kuşlar yüzünden.
Kuşlar, evet kuşlar, ben kuşları hep sevdim.
Fayları gerilmiş bir yelkenim olsa bile.
İşte bu yüzden sevdim onları.
Kalbim, onlarla birlikte ölmesin diye.
Çünkü insanların hançerleri, okları, ve kılıçları vardı.
Benimse sadece kuşlarım, bir de sefil zenginliğim vardı.
Bunları kaybetmeyi asla göze alamazdım.
Bu yüzden; yazları denizin dibinde, kışları ise, kış tarlalarında geçiririm günlerimi.
Anlayacağınız ben, bir Fernando, olamadım.
Ne yapalım, ben de buyum işte;
Kuşları olan, sefilliğini öven, aşkına hep uzaktan bakan, bir garip adamcağız.
Meral Meri /Söğüt Ağacının Gölgesinde / Fernando'nun Kurtuluşu
23.03.21.İst.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder