Nasreddin Hoca, bir eşek ve çocuk hakkında bir hikaye vardır. Nasrettin Hoca bir gün çocuk ve eşeği ile birlikte yola koyulur. Hoca yaşlı olduğundan, eşeğin üzerinde oturmakta ve çocuk da yanında yürümektedir. Yolları üzerindeki bir köyden geçerken insanların “Adama bak! Hiç mi utanması yok? Eşeğin üzerine kendisi binmiş, zavallı çocuk ise ona zar zor yetişiyor” dediklerini duyar. Bunun üzerine Nasrettin Hoca eşekten iner ve eşeğin üzerine çocuğu oturtur. Bu şekilde ise başka bir köyden geçerler. Bu köydeki insanların ise, “Çocuk genç, yürüyebilir. Neden eşeğin üzerine yaşlı adam oturmuyor ki?” dediklerini duyar. Nasreddin Hoca söylenenlere kulak asıp kendisi de eşeğe binmeye karar verir.
İkisi de eşeğin üzerine yolculuklarına devam ederler. Başka bir köyden geçerken duydukları sitemler ise şöyledir: “Zavallı eşeğin yorgunluktan hali kalmamış. Hiç iki kişi oturulur mu üzerine?” Bunu duyan Nasreddin Hoca eşeğin üzerinden iner. Ardından çocuğu da indirir ve eşeği sırtına alıp taşımaya başlar. Bu şekilde başka bir köyden geçerlerken insanların alaylarını duyar: “Aptala bak, binek olan eşek mi adam mı belli değil!” Başka çaresi kalmayan Hoca, eşeği sırtından indirir. Bu sefer, üçü yan yana yürümeye başlarlar. Başka bir köyden geçerlerken, insanların alaycı yorumları ile karşılaşırlar. “Eşek boşta yürüyor. Üzerine binmeyeceklerse, onu neden yanlarında aldılar ki?” Yolculuğundan bu yana tüm duyduklarına dayanamayan Nasreddin Hoca çaresiz bir şekilde eşeği alır ve yakınlardaki uçurumdan aşağı fırlatır.
Bu hikayede de olduğu gibi hallerimiz hep böyle. Sizler diğer kişilerin sözlerinin etkisi altında kalmayın. KENDİNİZ OLUN! Size mesajım “kimseyi dinlemeyin, tek başınıza kendi yolunuzu çizin” olarak anlaşılmamalı. Elbette ki büyüklerinizin deneyimlerinden faydalanmalı, onların fikirlerini almalısınız. Çünkü onlar sizden birkaç basamak üsttedirler ve bu nedenle, sizi kolaylıkla yukarıya çekebilirler. Siz de böylelikle zaman kaybetmeden daha hızlı bir şekilde ilerlemiş olursunuz.
Ama bunun yanısıra şunu da bilin ki, konuyu, kapasitemize ve yapımıza bağlı olarak tecrübe etmedikçe anlamamız mümkün olamayabilir. Dolayısıyla soru şudur: acaba büyüklerimizin sözlerini mi dinlemeli, yoksa kendimiz mi tecrübe etmeliyiz?
Ama bunun yanısıra şunu da bilin ki, konuyu, kapasitemize ve yapımıza bağlı olarak tecrübe etmedikçe anlamamız mümkün olamayabilir. Dolayısıyla soru şudur: acaba büyüklerimizin sözlerini mi dinlemeli, yoksa kendimiz mi tecrübe etmeliyiz?
Bazıları, “Yok... Kişi tecrübe etmeli” diye düşünürken, bazıları da “Baba/anne ya da bir büyüm olarak deneyimimden faydalanması gerekir. Tecrübe etmesine ne gerek var. Sadece zaman kaybı.” fikrini savunur. Aile üyeleri arasında sık rastlanan bir tartışma konusudur bu. Ama ikisi de gereklidir. Kişi hem yaşamalı ve tecrübe etmeli, hem de büyüklerinin sözlerini dinlemelidir.
Akıllı olun ve bu iki durumu da kullanın, bunlar arasındaki dengeyi kurun. Ama unutmayın,
SİZ SİZ OLUN, YALNIZCA KENDİNİZ OLUN...
SİZ SİZ OLUN, YALNIZCA KENDİNİZ OLUN...
DİĞER KİŞİLERİN SÖZLERİNİN ETKİSİ ALTINDA KALMAYIN!
Nasreddin Hoca-Hikaye-Fıkra-Yaşam
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder