Her şeyinizin ve her şeyin bittiği yere kadar küçük serçeler gibi hayata emeklemeye devam edeceğiz. Meral Meri ... Do I have to know?
Siyaset
29 Aralık 2019 Pazar
Meral Meri
"Bir yaprak gibiyim ne bir ağaç dalını saklayabilirim ne de kendimi.
Çünkü aslında ölünce var olacak bir şeyim."✈✈✈✈✈✈✈ღೋღ
Meral Meri
Meral Meri / Kendi Derinliğimin Ötesine Gittim / Saklı Dünyalar
Sessizliğin kısır saygınlığına gömüldüm
Üstüne üstlük bu yalnızca benim suçum
Genç bir ağacın gövdesinden kaçması gibi kaçtığım için
Duygusal bir yıkımdı bu belki benim için
Felaketti belki kaderim için
Bundan çok da emin değilim
Ama yine de bir saygınlığı olsun istedim
Bir güzelliği olmalıydı sonuçta
Zamanın boğduğu her şey gibi
Meral Meri / Kendi Derinliğimin Ötesine Gittim / Saklı Dünyalar
29.12.19.İst.
"Bir yaprak gibiyim ne bir ağaç dalını saklayabilirim ne de kendimi.
Çünkü aslında ölünce var olacak bir şeyim."✈✈✈✈✈✈✈ღೋღ
Meral Meri
27 Aralık 2019 Cuma
Chill Rob G The Power
"Bir yaprak gibiyim ne bir ağaç dalını saklayabilirim ne de kendimi.
Çünkü aslında ölünce var olacak bir şeyim."✈✈✈✈✈✈✈ღೋღ
Meral Meri
22 Aralık 2019 Pazar
Meral Meri
Herkeste mevcut olan ama onları kullanmaya cesaretleri olmayan insanları çok fazla tanıdım...
Artık dünyada daha fazla böyle işgalciler olsun istemiyorum; Çünkü bunun adı yaşamak değil bir işkencedir.
Düşünün, bir eşya var, ve onun görevlerini düşünün; bir eşya çoğu zaman görevini kötüye kullanabilir mi kendi başına?
Yoksa onu kullananlardan dolayı mı doğar kötülük ya da çirkinlik?
Düşünün, konuşan dillerin nasıl da kolayca atıp tuttuklarını düşünün.
Yalnız kaldıkları zaman yaptıklarını düşünün.
Tıpkı tırnakları ojeli, başı ise kapalı kadınların yaptıkları şeyler gibidir bu dünya...Yani absürt.
Demek istediğim şey çok açıktır; Sen görmedin kendinde kendini, o da görmedi kendinde kendini,
ben de göremiyorum bunlardan dolayı kendimde kendimi!
Meral Meri
Artık dünyada daha fazla böyle işgalciler olsun istemiyorum; Çünkü bunun adı yaşamak değil bir işkencedir.
Düşünün, bir eşya var, ve onun görevlerini düşünün; bir eşya çoğu zaman görevini kötüye kullanabilir mi kendi başına?
Yoksa onu kullananlardan dolayı mı doğar kötülük ya da çirkinlik?
Düşünün, konuşan dillerin nasıl da kolayca atıp tuttuklarını düşünün.
Yalnız kaldıkları zaman yaptıklarını düşünün.
Tıpkı tırnakları ojeli, başı ise kapalı kadınların yaptıkları şeyler gibidir bu dünya...Yani absürt.
Demek istediğim şey çok açıktır; Sen görmedin kendinde kendini, o da görmedi kendinde kendini,
ben de göremiyorum bunlardan dolayı kendimde kendimi!
Meral Meri
Etiketler:
absürt,
aforizmalar,
edebiyat,
işgalciler,
meral meri
"Bir yaprak gibiyim ne bir ağaç dalını saklayabilirim ne de kendimi.
Çünkü aslında ölünce var olacak bir şeyim."✈✈✈✈✈✈✈ღೋღ
Meral Meri
20 Aralık 2019 Cuma
Wislawa Szymborska
"Bir yaprak gibiyim ne bir ağaç dalını saklayabilirim ne de kendimi.
Çünkü aslında ölünce var olacak bir şeyim."✈✈✈✈✈✈✈ღೋღ
Meral Meri
Cute Drawings- By Meral Meri -RUSALKA
Etiketler:
Cute Drawings-By Meral Meri-RUSALKA
"Bir yaprak gibiyim ne bir ağaç dalını saklayabilirim ne de kendimi.
Çünkü aslında ölünce var olacak bir şeyim."✈✈✈✈✈✈✈ღೋღ
Meral Meri
18 Aralık 2019 Çarşamba
Ancient Egypt Papyrus Painting Meral Meri
Etiketler:
Ancient Egypt Papyrus Painting Meral Meri
"Bir yaprak gibiyim ne bir ağaç dalını saklayabilirim ne de kendimi.
Çünkü aslında ölünce var olacak bir şeyim."✈✈✈✈✈✈✈ღೋღ
Meral Meri
14 Aralık 2019 Cumartesi
Meral Meri ~ Bâde
"Bir yaprak gibiyim ne bir ağaç dalını saklayabilirim ne de kendimi.
Çünkü aslında ölünce var olacak bir şeyim."✈✈✈✈✈✈✈ღೋღ
Meral Meri
12 Aralık 2019 Perşembe
Meral Meri / Kendi Derinliğimin Ötesine Gittim / Pencerede Buluşmak
Biliyordum, seninle böyle çoğaldığımı...
Sabahın erken saatlerinde.
Ve ardımdan gelen o adımın
Sana ait ve senin benekli kelebeklerin olduğunu...
Onlar da tıpkı benim gibi ışığa kanat çırpıyordu;
Kadın ve erkek inlemeleri arasında.
Bir köşede durup dinledim bu sesleri,
Sokak lambasının bir salyangozunda.
Birden bir çıplaklık sardı herkesi...
Anadan doğma insanlarlar kara servi ağaçları arasında geziniyorlardı.
O an gördüm işte dolunayı gökyüzünde;
Karanlığın dünyayı sahiplendiğini söyledi bana...
Yağmurlar vurunca cama- bunu tekrar etti: "Karanlık, dünyayı esir aldı!"
Biliyordum,yine de seninle böyle çoğaldığımı;
Durup seyrederken birbirimizi gördüm bunu.
Karanlık, bir şatoda bir avukat gibi dolaşırken
Yine gördüm o ceza kolonisinde...
Bir deniz kurdunun içeri girip de, nasıl da cesaret gösterip gezinebildiğini.
Biliyordum, seninle çoğalmak genellikle böyle bir şeydi.
Ve bir ayinden diğerine giderken yedi öyküden birini çıkardığında...
Geriye yalnızca altı öykü kaldığını biliyordum, bir salyangoz gibi.
Meral Meri / Kendi Derinliğimin Ötesine Gittim / Pencerede Buluşmak
13.12.19.İst.
Sabahın erken saatlerinde.
Ve ardımdan gelen o adımın
Sana ait ve senin benekli kelebeklerin olduğunu...
Onlar da tıpkı benim gibi ışığa kanat çırpıyordu;
Kadın ve erkek inlemeleri arasında.
Bir köşede durup dinledim bu sesleri,
Sokak lambasının bir salyangozunda.
Birden bir çıplaklık sardı herkesi...
Anadan doğma insanlarlar kara servi ağaçları arasında geziniyorlardı.
O an gördüm işte dolunayı gökyüzünde;
Karanlığın dünyayı sahiplendiğini söyledi bana...
Yağmurlar vurunca cama- bunu tekrar etti: "Karanlık, dünyayı esir aldı!"
Biliyordum,yine de seninle böyle çoğaldığımı;
Durup seyrederken birbirimizi gördüm bunu.
Karanlık, bir şatoda bir avukat gibi dolaşırken
Yine gördüm o ceza kolonisinde...
Bir deniz kurdunun içeri girip de, nasıl da cesaret gösterip gezinebildiğini.
Biliyordum, seninle çoğalmak genellikle böyle bir şeydi.
Ve bir ayinden diğerine giderken yedi öyküden birini çıkardığında...
Geriye yalnızca altı öykü kaldığını biliyordum, bir salyangoz gibi.
Meral Meri / Kendi Derinliğimin Ötesine Gittim / Pencerede Buluşmak
13.12.19.İst.
Etiketler:
aşk,
dünya,
edebiyat,
insan,
Kendi Derinliğimin Ötesine Gittim /,
love,
meral meri,
özlem,
Pencerede Buluşmak,
rain,
şiir,
toplum,
Yağmur
"Bir yaprak gibiyim ne bir ağaç dalını saklayabilirim ne de kendimi.
Çünkü aslında ölünce var olacak bir şeyim."✈✈✈✈✈✈✈ღೋღ
Meral Meri
10 Aralık 2019 Salı
'Hayatı olduğu gibi kabul ediyorum; ona yön veriyorum, bana yön vermesine izin veriyorum. Çünkü bunu yaptığımda kafam huzurlu...' Meral Meri
Etiketler:
aforizma,
edebiyat,
hayat,
ironi,
kusurlu denge,
meral meri
"Bir yaprak gibiyim ne bir ağaç dalını saklayabilirim ne de kendimi.
Çünkü aslında ölünce var olacak bir şeyim."✈✈✈✈✈✈✈ღೋღ
Meral Meri
Meral Meri
Etiketler:
aforizma,
cehennem,
cennet,
denge,
düşünce,
edebiyat,
eylem,
hamle,
illüzyon,
kader,
kazanmak,
meral meri,
oyun,
pabuç
"Bir yaprak gibiyim ne bir ağaç dalını saklayabilirim ne de kendimi.
Çünkü aslında ölünce var olacak bir şeyim."✈✈✈✈✈✈✈ღೋღ
Meral Meri
'Marifet, gözler önüne serilmekte değil; kapalı kapılar ardında toplanabilmektedir... Bundadır asıl hazine; yoksa şaklabansı o unvanlarda değil!' Meral Meri
Etiketler:
'Marifet,
gözler önüne serilmekte değil; kapalı kapılar ardında toplanabilmektedir... Bundadır asıl hazine; yoksa şaklabansı o unvanlarda değil!' Meral Meri
"Bir yaprak gibiyim ne bir ağaç dalını saklayabilirim ne de kendimi.
Çünkü aslında ölünce var olacak bir şeyim."✈✈✈✈✈✈✈ღೋღ
Meral Meri
I accept life as it is, I give direction to it, I let it give me direction. Because when I do this, my head is peaceful. Meral Meri
Etiketler:
I accept life as it is,
I give direction to it,
I let it give me direction. Because when I do this,
my head is peaceful. Meral Meri
"Bir yaprak gibiyim ne bir ağaç dalını saklayabilirim ne de kendimi.
Çünkü aslında ölünce var olacak bir şeyim."✈✈✈✈✈✈✈ღೋღ
Meral Meri
Piece Of My Heart-Steven Tyler
Etiketler:
Piece Of My Heart-Steven Tyler
"Bir yaprak gibiyim ne bir ağaç dalını saklayabilirim ne de kendimi.
Çünkü aslında ölünce var olacak bir şeyim."✈✈✈✈✈✈✈ღೋღ
Meral Meri
8 Aralık 2019 Pazar
'Bir balıkçıydım ben; bugün ise bir şilep kaptanı oldum; halbuki daha dün bir istiridye incisi olarak bir yengece aşıktım ben...' Meral Meri
"Bir yaprak gibiyim ne bir ağaç dalını saklayabilirim ne de kendimi.
Çünkü aslında ölünce var olacak bir şeyim."✈✈✈✈✈✈✈ღೋღ
Meral Meri
Frank Sinatra Fly Me To The Moon
"Bir yaprak gibiyim ne bir ağaç dalını saklayabilirim ne de kendimi.
Çünkü aslında ölünce var olacak bir şeyim."✈✈✈✈✈✈✈ღೋღ
Meral Meri
7 Aralık 2019 Cumartesi
'Sınırlarınızın ötesine geçmek faydalıdır; çünkü kendinizi tanımanın en bilge yolu budur, yani sınanmak.' Meral Meri
Etiketler:
'Sınırlarınızın ötesine geçmek faydalıdır; çünkü kendinizi tanımanın en bilge yolu budur,
yani sınanmak.' Meral Meri
"Bir yaprak gibiyim ne bir ağaç dalını saklayabilirim ne de kendimi.
Çünkü aslında ölünce var olacak bir şeyim."✈✈✈✈✈✈✈ღೋღ
Meral Meri
6 Aralık 2019 Cuma
Yağmur vardır, âlemi beslemek için yağar. Yağmur vardır, âlemi perişan etmek için yağar. Hz.Mevlana
Etiketler:
âlemi beslemek için yağar. Yağmur vardır,
âlemi perişan etmek için yağar. Hz.Mevlana,
Yağmur vardır
"Bir yaprak gibiyim ne bir ağaç dalını saklayabilirim ne de kendimi.
Çünkü aslında ölünce var olacak bir şeyim."✈✈✈✈✈✈✈ღೋღ
Meral Meri
4 Aralık 2019 Çarşamba
Poet Meral Meri ~Miss Natalya
Etiketler:
literature,
poem,
Poet Meral Meri ~Miss Natalya
"Bir yaprak gibiyim ne bir ağaç dalını saklayabilirim ne de kendimi.
Çünkü aslında ölünce var olacak bir şeyim."✈✈✈✈✈✈✈ღೋღ
Meral Meri
3 Aralık 2019 Salı
Meral Meri
Önceliğinizi verdiğiniz şeyler sizin yaşam kimliğinizi belirler; onlar belki sizi öldüren şeylerle dolu olabilir,ya da etrafınızdaki insanları öldürdüğünü
iddia edebilirler, fakat sizin gerçek bir nefes alıp verişinizi asla inkar edemezler...
O yalnızca bir sorgulama ve iddia ile sınırlı kalacaktır...Bilirsiniz, bazı şeyler hayaletlerle değil, gerçek kişilerle ilgilenir; bu da tam olarak sizsiniz işte...
Yani kendi geminizin gerçek kaptanı.
Meral Meri
Etiketler:
aforizmalar,
edebiyat,
gerçek kişiler,
meral meri,
nefes almak,
yaşam kimliği
"Bir yaprak gibiyim ne bir ağaç dalını saklayabilirim ne de kendimi.
Çünkü aslında ölünce var olacak bir şeyim."✈✈✈✈✈✈✈ღೋღ
Meral Meri
'Aptal yerine koyduğun insanların karşısında egonu tatmin ediyor olabilirsin belki ama; bu yine de senin ve senin gibi asalakların bir hinoğluhin olmadığını göstermez.' Meral Meri
Etiketler:
aforizmalar,
edebiyat,
hinoğluhin,
meral meri
"Bir yaprak gibiyim ne bir ağaç dalını saklayabilirim ne de kendimi.
Çünkü aslında ölünce var olacak bir şeyim."✈✈✈✈✈✈✈ღೋღ
Meral Meri
2 Aralık 2019 Pazartesi
In The Still of the Night (Digitally Remastered)
The Five Satins
Etiketler:
In The Still of the Night,
The Five Satins
"Bir yaprak gibiyim ne bir ağaç dalını saklayabilirim ne de kendimi.
Çünkü aslında ölünce var olacak bir şeyim."✈✈✈✈✈✈✈ღೋღ
Meral Meri
1 Aralık 2019 Pazar
Edith Piaf - La foule
Etiketler:
Edith Piaf - La foule
"Bir yaprak gibiyim ne bir ağaç dalını saklayabilirim ne de kendimi.
Çünkü aslında ölünce var olacak bir şeyim."✈✈✈✈✈✈✈ღೋღ
Meral Meri
Sibirya Yolcusu Ya Da Fosiller Gibi Ölü ~ Meral Meri
Sibirya Yolcusu Ya Da Fosiller Gibi Ölü
~ Meral Meri
~
Uyandım; daha doğrusu yatağın içinde de süründüğümü fark ettim.
Bugün aralık ayının ilk günüydü ve astrolojiye göre bu ay en şanslı olduğum ay'mış.
Yalan tabii ki. Ömrünün yarısını tüketmiş biri olarak, tek başınalığı tatmış biri olarak size diyebilirim ki, iki şeyin önemi kaldı ben de;
Birincisi öğleden sonraları gün batımları, diğeri ise bir kış günü bir trene binip sonsuza dek yolculuk etmek.
Yoo, diğer mevsimlerle bir derdim yoktu; sadece başlangıcı kendim belirlemeyi tercih ediyorum hepsi bu. Sonra, sonra işte ne kadar kalmışsam
o kadar kendimi seyretmek istiyorum bir dişbudak ağacı gibi kara ve yalnız olarak.
Ya da bir porsuk ağacı gibi; kırmızı harelerimle orada zehirlenip ölmek, ya da ona eşlik etmek istiyorum ya da lokomotife ve sonra vagonların dizili incilerinin
nasıl tek tek bana veda ettiklerini izlemek istiyorum.
Tıpkı bana yapılanlar gibi...
Öfkeliyim, nefret doluyum,yalnızlıktan delirecek gibiyim belki; ama yine de sizin kadar çirkin olamamak yok mu?
Delirtiyor parça parça beni ve un ufak oluyorum karşınızda! Karanlığım; tavan gibiyim, bir baş-bir göz- bir akıl- bir ruh- bir kalp peşindeyim...Boğmak için sizi.
Sessizliğim benim bekçimdi, gecenin içinde saklanırdı ve kuşkusuz; ay'la bakışırlardı hüzünlü biçimde.
Sonra iğne yapraklarına biriken gözyaşlarıma hınç duyardım; adeta tiksinirdim onlardan,saki bana ait değildiler.
Ki biliyorum, değildiler. Çünkü insanız biz deyip, gülmeyi, o neşeli günleri hiç getirmeyip gizleyenleri, hatta ona düşman kesilenleri...
Palavra sıkıp; "insanız biz, tabi ağlamak gerek" diyenleri yağmurda boğmalı ve sonrada bir kuyuya asıl onları atmalı. diye düşünmüşümdür her zaman.
Çünkü evsizlik kötü bir şey biliyor musunuz?
Adeta hiçbir yerde olmamak gibi eşdeğerdir. İnsan burada kesin bir yolla bir kaplumbağa olmak ister...
Eşya biriktirme derdine son vermek ister. Sadece kendisi büsbütün kendine yetmek ister...
Çünkü insanın parçalanınca bir anlamı kalmıyor.
İşte benim yolcuğum Sibirya'ya tam olarak böyle bir günde başlamış oldu rayların üstüne ve iğne yaprakları arasında...
Biliyorum, adımı merak ediyorsunuz? Ama şöyle düşünün istiyorum bir kez de olsa; bu adı kendime ben vermedim...
Tıpkı bazı şeylerin içine öylece doğarken bazı şeylerin bana öylece yapışması gibi.
Yani bir önem arz etmiyor şu an için. Ya da bana kalırsa hiçbir zaman benim için öenmli değiller...
Nedenini merak etmiş olanlarınız için şöyle demek de fayda görüyorum; sizde olan şeylere ne kadar sahipseniz ve onları ne kadar çok yaşatabiliyorsanız hakkıyla
o kadar olmaktan başkaca bir derdimiz olmamalıydı, ama oluyor...İşte ben de o kadarım şimdi zamanın gölgesinde.
Ben daha bildiklerine tahammül edemeyen ve onları süresizce görmezden gelen başka bir ölüm daha tanımadım ki, size ne diye gerçekleri anlatayım?
Ben onlara sayenizde sessiz kalmayı öğrendim. Onlar da zamanın gölgesinde ölebilirler yavaş ve sessizce şimdi.
Yine de birtakım ufak tefek şeyleri anlatmaktan kaçınacak değilim size...Aslında normalde kaçındığım hiçbir şey yok bu yeryüzünde...
Sadece değerli bir taş olmadığının farkında ama buna rağmen rezil alıcıları çıkması onu daha da değersizleştirmesi yok mu?
İnsanın hayatına tükürmek istemesi hep bundandır.
Ama asıl mevzu elbette ki bu değil, asıl mevzu her birimizin kendi suçlarıyla yüzleşme alanı bir gün öyle ya da böyle geleceği olmasıdır...
İşte ben bunu merak ediyorum; buna hazır olup olmadığınızı? Ki biliyorum, hazır değilsiniz.
Aksi halde fosiller bu kadar gün yüzüne çıkmazlardı zombiler gibi.
Şimdi soruyorum size; hiç kendinizi okumadan önce yazdınız mı? Hadi yazdınız diyelim, peki hayatınızın bir yerinde
durup ona uzaktan baktınız mı? Bir yağmur gördünüz mü? Ya da ocağın üstündeki o kaynayıp taşan su, hiç temiz havanızı bozdu mu?
Yoksa sizlere de bütün bunları normal mi gösteriyorlardı, bana yapılan gibi?
Evet, sizlere de normal gösteriyorlardı ki...Ben henüz, bir tane olsun iyi mantar toplamış değildim eteğime.
Her zaman her konuda kendime söz verip durdum. Neden yalnızca orada durduğumu ise Tanrı bilir ancak.
Gözünü çevreleyen bir gözlükle dünyanın ne kadar net bir yer olduğunu görmeye çabalarken bulurdum hep kendimi...
Gözümde gözlüklerim olmasaydı eğer, tıpkı bir yarasa gibi görecektim dünyayı...
Buna inadınız mı şimdi?
Ben de öyle tahmin etmiştim,herkes görmek istediği kadar görüyor dünyayı.
Yani işine geldiği kadarıyla.
Hiçbirimiz karla yüklü bir çam dalı kadar yüklü değildik dünyada...
Eğer öyle olmuş olsaydı Sokrates, kendini savunarak zaman kaybeder miydi?
Diyelim ki, etti. Ki etti, ne geçti eline?
Bu dünyada bilginin bir yerden bir yere; hatta kötü bir yerden iyi bir yere taşınacağız gibi, şeylere o değerli umudunu bağlayıp, onu büyütmez...
Ona güvenmezdi...
Hermann Hesse'in de dediği gibi:
"Uçar gider kırlangıçlar,
Yapraklar dökülür ağaçlardan,
Çok geçmeden her şey sararıp solar..."
Neyse ki, çam ağaçları var... diyebilir miyiz şimdi buna?
Hadi dedik diyelim; öyle kolay işleri yapacak onurlu ve fakir insan bulmak kolay mı bu zamanda?
Hadi bulduk diyelim; bu kez de mum ışıtmadıkça etrafını- görüp göreceği tek şey, yine fosillerden ibaret olmaz mıydı?
Onuncu kafa çiftime ne sormak isterim? diye düşündüğüm zaman. Yanıt hiç de gecikmiyordu: Sen aşağılık vagus'un tekisin!
Sen kaz ayaklarıyla yürüsen daha iyi edersin.
Çünkü o şamandıradan artık o palamarları çözdüm ben....
Kuşkusuz; sen hayatın boyunca manuel nedir hiç bilmedin, ama benim tek bildiğim şey tam olarak buydu.
Bu şu demek: Sağ ol, ama köpek balıklarıyla kendim başa çıkabilirim; tıpkı sağ kulağımdaki uğultuyla başa çıkabildiğim gibi.
Hayatta kalma kuralları dünyaya geldiniz ilk andan itibaren uymanız gereken hayati kurallardır;
yalan söylemek, küfür etmemek, onun bunun namusuna- onuruna içtenlikle saldırmak ve bunu inkar etmek...
İftira atmak, dolandırmak, hiçbir şey yapmak istemezken bol keseden akıl dağıtmak...
Çünkü sizin aklınız yoktur... Sizin dürüstlüğünüz, haysiyetiniz, şerefiniz sürekli çiğnensin diye bu dünyaya terk edilmiştiniz...
Aksi takdirde ölü fosillerimizle yüzleşmekten böyle kolay kaçınmazdık diyebilmeliydik artık. Ama nafile.
İnsanlar hayal gücüne itimat ederler; gerçeklerden kaçmanın birinci prensibi budur çünkü.
Ben bu kış günü bu yolculuğuma çıkmışken, yanıma sadece kısmen kendimi almış bulunuyorum.
Size tamamen kendimi aldım, evet,aldım kendimi... Bunu başardım demeyi isterdim ama bu olanaksız bir şeydir herkes için.
Çünkü ister inanın ister inanmayın; dünyanın neresine giderseniz gidin...
Öğreneceğiniz tek şey, yine hiçbir şey öğrenmediniz olacaktır.
Çünkü ölmeden ya da öldürmeden kimse bir şey öğrenemez.
Yine de ölenler daha çok bilgilidir diyebiliriz, hepsi bu.
Var olmak için hayat daima kendini tekerrür eder...Perdenin arkasındaki gerçek işte yalnızca budur.
Yoksa sizin başınızdan geçen hikayelerinizin gerçekliği kimsenin cebini doldurmayacaktır.
Ya da dünyayı güzelleştirmeyecektir...
Bunun için hayattaki tüm canlılar; yalana,nefrete, kine, aç gözlülüğe, kibre ve ikiyüzlülüğe doymazlar.
Yardımlaşmayı ve iyi bir alışverişi sağlamayan her canlının başına işin sonunda her ne gelecekse,
siz de emin olun- en masum halinizle bundan payınızı gene de alacaksınız...Kurunun yanında yaşların yandığı gibi.
Ve o zaman, bir kış günü çıkılan bir yolculuğun içinde tümüyle var olmaktan bahsedemeyeceksiniz...
Diyeceğiniz tek şey; "fosiller gibi ölüyüm artık" olacaktır.
Bazı öykülerin; bir zamana, bir mekana, bir karaktere sığamamazlığının hikayesini anlattım sizlere, ve buna hiç de gereksinim duymadığımı.
02.12.19.İstanbul.
~ Meral Meri
~
Uyandım; daha doğrusu yatağın içinde de süründüğümü fark ettim.
Bugün aralık ayının ilk günüydü ve astrolojiye göre bu ay en şanslı olduğum ay'mış.
Yalan tabii ki. Ömrünün yarısını tüketmiş biri olarak, tek başınalığı tatmış biri olarak size diyebilirim ki, iki şeyin önemi kaldı ben de;
Birincisi öğleden sonraları gün batımları, diğeri ise bir kış günü bir trene binip sonsuza dek yolculuk etmek.
Yoo, diğer mevsimlerle bir derdim yoktu; sadece başlangıcı kendim belirlemeyi tercih ediyorum hepsi bu. Sonra, sonra işte ne kadar kalmışsam
o kadar kendimi seyretmek istiyorum bir dişbudak ağacı gibi kara ve yalnız olarak.
Ya da bir porsuk ağacı gibi; kırmızı harelerimle orada zehirlenip ölmek, ya da ona eşlik etmek istiyorum ya da lokomotife ve sonra vagonların dizili incilerinin
nasıl tek tek bana veda ettiklerini izlemek istiyorum.
Tıpkı bana yapılanlar gibi...
Öfkeliyim, nefret doluyum,yalnızlıktan delirecek gibiyim belki; ama yine de sizin kadar çirkin olamamak yok mu?
Delirtiyor parça parça beni ve un ufak oluyorum karşınızda! Karanlığım; tavan gibiyim, bir baş-bir göz- bir akıl- bir ruh- bir kalp peşindeyim...Boğmak için sizi.
Sessizliğim benim bekçimdi, gecenin içinde saklanırdı ve kuşkusuz; ay'la bakışırlardı hüzünlü biçimde.
Sonra iğne yapraklarına biriken gözyaşlarıma hınç duyardım; adeta tiksinirdim onlardan,saki bana ait değildiler.
Ki biliyorum, değildiler. Çünkü insanız biz deyip, gülmeyi, o neşeli günleri hiç getirmeyip gizleyenleri, hatta ona düşman kesilenleri...
Palavra sıkıp; "insanız biz, tabi ağlamak gerek" diyenleri yağmurda boğmalı ve sonrada bir kuyuya asıl onları atmalı. diye düşünmüşümdür her zaman.
Çünkü evsizlik kötü bir şey biliyor musunuz?
Adeta hiçbir yerde olmamak gibi eşdeğerdir. İnsan burada kesin bir yolla bir kaplumbağa olmak ister...
Eşya biriktirme derdine son vermek ister. Sadece kendisi büsbütün kendine yetmek ister...
Çünkü insanın parçalanınca bir anlamı kalmıyor.
İşte benim yolcuğum Sibirya'ya tam olarak böyle bir günde başlamış oldu rayların üstüne ve iğne yaprakları arasında...
Biliyorum, adımı merak ediyorsunuz? Ama şöyle düşünün istiyorum bir kez de olsa; bu adı kendime ben vermedim...
Tıpkı bazı şeylerin içine öylece doğarken bazı şeylerin bana öylece yapışması gibi.
Yani bir önem arz etmiyor şu an için. Ya da bana kalırsa hiçbir zaman benim için öenmli değiller...
Nedenini merak etmiş olanlarınız için şöyle demek de fayda görüyorum; sizde olan şeylere ne kadar sahipseniz ve onları ne kadar çok yaşatabiliyorsanız hakkıyla
o kadar olmaktan başkaca bir derdimiz olmamalıydı, ama oluyor...İşte ben de o kadarım şimdi zamanın gölgesinde.
Ben daha bildiklerine tahammül edemeyen ve onları süresizce görmezden gelen başka bir ölüm daha tanımadım ki, size ne diye gerçekleri anlatayım?
Ben onlara sayenizde sessiz kalmayı öğrendim. Onlar da zamanın gölgesinde ölebilirler yavaş ve sessizce şimdi.
Yine de birtakım ufak tefek şeyleri anlatmaktan kaçınacak değilim size...Aslında normalde kaçındığım hiçbir şey yok bu yeryüzünde...
Sadece değerli bir taş olmadığının farkında ama buna rağmen rezil alıcıları çıkması onu daha da değersizleştirmesi yok mu?
İnsanın hayatına tükürmek istemesi hep bundandır.
Ama asıl mevzu elbette ki bu değil, asıl mevzu her birimizin kendi suçlarıyla yüzleşme alanı bir gün öyle ya da böyle geleceği olmasıdır...
İşte ben bunu merak ediyorum; buna hazır olup olmadığınızı? Ki biliyorum, hazır değilsiniz.
Aksi halde fosiller bu kadar gün yüzüne çıkmazlardı zombiler gibi.
Şimdi soruyorum size; hiç kendinizi okumadan önce yazdınız mı? Hadi yazdınız diyelim, peki hayatınızın bir yerinde
durup ona uzaktan baktınız mı? Bir yağmur gördünüz mü? Ya da ocağın üstündeki o kaynayıp taşan su, hiç temiz havanızı bozdu mu?
Yoksa sizlere de bütün bunları normal mi gösteriyorlardı, bana yapılan gibi?
Evet, sizlere de normal gösteriyorlardı ki...Ben henüz, bir tane olsun iyi mantar toplamış değildim eteğime.
Her zaman her konuda kendime söz verip durdum. Neden yalnızca orada durduğumu ise Tanrı bilir ancak.
Gözünü çevreleyen bir gözlükle dünyanın ne kadar net bir yer olduğunu görmeye çabalarken bulurdum hep kendimi...
Gözümde gözlüklerim olmasaydı eğer, tıpkı bir yarasa gibi görecektim dünyayı...
Buna inadınız mı şimdi?
Ben de öyle tahmin etmiştim,herkes görmek istediği kadar görüyor dünyayı.
Yani işine geldiği kadarıyla.
Hiçbirimiz karla yüklü bir çam dalı kadar yüklü değildik dünyada...
Eğer öyle olmuş olsaydı Sokrates, kendini savunarak zaman kaybeder miydi?
Diyelim ki, etti. Ki etti, ne geçti eline?
Bu dünyada bilginin bir yerden bir yere; hatta kötü bir yerden iyi bir yere taşınacağız gibi, şeylere o değerli umudunu bağlayıp, onu büyütmez...
Ona güvenmezdi...
Hermann Hesse'in de dediği gibi:
"Uçar gider kırlangıçlar,
Yapraklar dökülür ağaçlardan,
Çok geçmeden her şey sararıp solar..."
Neyse ki, çam ağaçları var... diyebilir miyiz şimdi buna?
Hadi dedik diyelim; öyle kolay işleri yapacak onurlu ve fakir insan bulmak kolay mı bu zamanda?
Hadi bulduk diyelim; bu kez de mum ışıtmadıkça etrafını- görüp göreceği tek şey, yine fosillerden ibaret olmaz mıydı?
Onuncu kafa çiftime ne sormak isterim? diye düşündüğüm zaman. Yanıt hiç de gecikmiyordu: Sen aşağılık vagus'un tekisin!
Sen kaz ayaklarıyla yürüsen daha iyi edersin.
Çünkü o şamandıradan artık o palamarları çözdüm ben....
Kuşkusuz; sen hayatın boyunca manuel nedir hiç bilmedin, ama benim tek bildiğim şey tam olarak buydu.
Bu şu demek: Sağ ol, ama köpek balıklarıyla kendim başa çıkabilirim; tıpkı sağ kulağımdaki uğultuyla başa çıkabildiğim gibi.
Hayatta kalma kuralları dünyaya geldiniz ilk andan itibaren uymanız gereken hayati kurallardır;
yalan söylemek, küfür etmemek, onun bunun namusuna- onuruna içtenlikle saldırmak ve bunu inkar etmek...
İftira atmak, dolandırmak, hiçbir şey yapmak istemezken bol keseden akıl dağıtmak...
Çünkü sizin aklınız yoktur... Sizin dürüstlüğünüz, haysiyetiniz, şerefiniz sürekli çiğnensin diye bu dünyaya terk edilmiştiniz...
Aksi takdirde ölü fosillerimizle yüzleşmekten böyle kolay kaçınmazdık diyebilmeliydik artık. Ama nafile.
İnsanlar hayal gücüne itimat ederler; gerçeklerden kaçmanın birinci prensibi budur çünkü.
Ben bu kış günü bu yolculuğuma çıkmışken, yanıma sadece kısmen kendimi almış bulunuyorum.
Size tamamen kendimi aldım, evet,aldım kendimi... Bunu başardım demeyi isterdim ama bu olanaksız bir şeydir herkes için.
Çünkü ister inanın ister inanmayın; dünyanın neresine giderseniz gidin...
Öğreneceğiniz tek şey, yine hiçbir şey öğrenmediniz olacaktır.
Çünkü ölmeden ya da öldürmeden kimse bir şey öğrenemez.
Yine de ölenler daha çok bilgilidir diyebiliriz, hepsi bu.
Var olmak için hayat daima kendini tekerrür eder...Perdenin arkasındaki gerçek işte yalnızca budur.
Yoksa sizin başınızdan geçen hikayelerinizin gerçekliği kimsenin cebini doldurmayacaktır.
Ya da dünyayı güzelleştirmeyecektir...
Bunun için hayattaki tüm canlılar; yalana,nefrete, kine, aç gözlülüğe, kibre ve ikiyüzlülüğe doymazlar.
Yardımlaşmayı ve iyi bir alışverişi sağlamayan her canlının başına işin sonunda her ne gelecekse,
siz de emin olun- en masum halinizle bundan payınızı gene de alacaksınız...Kurunun yanında yaşların yandığı gibi.
Ve o zaman, bir kış günü çıkılan bir yolculuğun içinde tümüyle var olmaktan bahsedemeyeceksiniz...
Diyeceğiniz tek şey; "fosiller gibi ölüyüm artık" olacaktır.
Bazı öykülerin; bir zamana, bir mekana, bir karaktere sığamamazlığının hikayesini anlattım sizlere, ve buna hiç de gereksinim duymadığımı.
02.12.19.İstanbul.
Etiketler:
edebiyat,
gerçekler,
kısa hikaye,
meral meri,
ölü,
öykü,
Siberia,
Sibirya Yolcusu Ya Da Fosiller Gibi Ölü,
toplum,
tren,
yolculuk
"Bir yaprak gibiyim ne bir ağaç dalını saklayabilirim ne de kendimi.
Çünkü aslında ölünce var olacak bir şeyim."✈✈✈✈✈✈✈ღೋღ
Meral Meri
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)