SARI ERİK AĞACI YA BİZ HİÇBİR YERDEYSEK
Bazı zamanlarımı uyur vaziyette- vazifesiz geçiriyor olmamın, ancak sancısını çekecek olan bir ben tanımayı yeğlerdim.
Ama ona bile acizim,bir vakit sonra öpülmeyen yabani bir çiçeğin içine çekilip-kendi kendini yok etme sanatına intikal ediyorum.
Tam olarak ifade ettiğim bir gerçeğin içindeyim,öyle sanıyorum ki birçoğumuzun çalınan öz gerçekleri ile fukaraca ilgilenen binlerce kişiden yalnız biriyim.
Bu yüzden solgun siyahın içinden çıkan grilikleri ayırt edip, onları kendime çekemem.
Çünkü bunu yaparsam fazlasıyla canım bedenimden çıkıp-ruhum da yaşamak için fırsat bulacaktır.
Her ne pahasına olursak olalım bizler sanırım bir yerden sonra pes edip, paslaşmalara geçiyorduk.
Buna karşın bir biblo gibi yerimizden kırılıncaya değin ayrılmıyorduk,
ya da modamızın geçmesini beklerken o devasa boşa geçen zamanlar gibi,uzakları gitmemişken
Kendimize zalimce yakın kılıyorduk.
Bu da bir nevi işkenceydi.
Karşılaştığımız her şeye niçin mücadele gözüyle aptalcasına bakınıyorduk ki,sanki?
Hep bu yüzden tatlı düşlerden arınıp olgunlaşan lanetlerimizi bir bir, ısırıp tüketmiyor muyduk canlarımızı?
Herkes rolünden de memnun muydu ayrıca? Asla olamayız -bizler hiçbir vakit bir anlayış
ve hoşgörü bahçesi elde edip, oraları kendi içimizden dış dünyaya vererek, bağışlanmayı da hiçbir vakit umursamamıştık ki.
İşte bu yüzdendi kendimizi hiçbir yere ait hissetmeyişlerimiz.
...
(Meral Meri)
Bazı zamanlarımı uyur vaziyette- vazifesiz geçiriyor olmamın, ancak sancısını çekecek olan bir ben tanımayı yeğlerdim.
Ama ona bile acizim,bir vakit sonra öpülmeyen yabani bir çiçeğin içine çekilip-kendi kendini yok etme sanatına intikal ediyorum.
Tam olarak ifade ettiğim bir gerçeğin içindeyim,öyle sanıyorum ki birçoğumuzun çalınan öz gerçekleri ile fukaraca ilgilenen binlerce kişiden yalnız biriyim.
Bu yüzden solgun siyahın içinden çıkan grilikleri ayırt edip, onları kendime çekemem.
Çünkü bunu yaparsam fazlasıyla canım bedenimden çıkıp-ruhum da yaşamak için fırsat bulacaktır.
Her ne pahasına olursak olalım bizler sanırım bir yerden sonra pes edip, paslaşmalara geçiyorduk.
Buna karşın bir biblo gibi yerimizden kırılıncaya değin ayrılmıyorduk,
ya da modamızın geçmesini beklerken o devasa boşa geçen zamanlar gibi,uzakları gitmemişken
Kendimize zalimce yakın kılıyorduk.
Bu da bir nevi işkenceydi.
Karşılaştığımız her şeye niçin mücadele gözüyle aptalcasına bakınıyorduk ki,sanki?
Hep bu yüzden tatlı düşlerden arınıp olgunlaşan lanetlerimizi bir bir, ısırıp tüketmiyor muyduk canlarımızı?
Herkes rolünden de memnun muydu ayrıca? Asla olamayız -bizler hiçbir vakit bir anlayış
ve hoşgörü bahçesi elde edip, oraları kendi içimizden dış dünyaya vererek, bağışlanmayı da hiçbir vakit umursamamıştık ki.
İşte bu yüzdendi kendimizi hiçbir yere ait hissetmeyişlerimiz.
...
(Meral Meri)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder