...
Az sonra,genç kızın kaslarında hafif bir çaba olduğunu hissettim.
Yüzüme bakmadan,elimi yavaşça kendine,kalbinin daha yakınına doğru çekti.
Sonra iki eliyle birden,çünkü sol eli de korka korka sağ elinin yanına geldi.
Benim o kocaman erkek elimi sevgiyle tutup utangaç utangaç okşamaya başladı.
Elleri,sadece tenime dokunarak,önce merakla avucumun çevresinde dolaştı.
Sonra da o hafif,baştan çıkarıcı dokunuşlarıyla yavaş yavaş,dikkatle parmaklarının boğumlarından
uçlarına doğru ilerledi.
Bunu yaparken,parmakların içini de dışını da birkaç kez yokladı.
Sert tırnaklarla karşılaşan bu eller,korkmuş gibi duraladıktan sonra,onların çevresini dolandı,
damarları izleyip eklemlere kadar indi.
Sonra yine aşağıdan yukarıya,yukarıdan aşağıya doğru kaydı.
Elimin, bir çeşit utangaç bir keşfiydi bu.
Elleri,hiçbir zaman elimi yakalayıp gerçekten sıkacak kadar cesaretlenemiyordu.
Bu saf ve çekingen,mutlu ve utangaç okşayış,insanı kucağına alıp da
tatlı tatlı sallayan bir dalganın hareketiymiş gibi geliyordu bana.
Ama yine de hissediyordum ki,benliğimin öylece bıraktığım bu parçasında,
genç kız bütün bedenimi kucaklıyordu.
Bu hafif dokunuştan daha fazla zevk almak istermiş gibi,başını arkaya atmıştı.
Gözleri kapalı,dudakları aralık olduğundan,onu gören uyuyor,düş görüyor sanırdı.
Büyük bir sükûn yüzündeki gerginliği gidermiş, ışıl ışıl ışıldıyordu.
Parmaklarıysa tekrar tekrar,boyuna yenilenen bir zevk elimin üzerinde kayıp duruyordu.
Bu dokunuşta bir ihtiras değil de benim olan şeye bir an için sahip olarak,onu sonsuz bir sevgi
göstermekten ileri gelen sakin,şaşkın bir mutluluk vardı.
Hiçbir kadın öpüşünde,hatta en ateşlisinde bile bu ince oyunda olduğu kadar
heyecan verici bir sevgiyi, o zamandan beri hiç hissetmemiştim.
Bu ne kadar sürdü,bilemiyorum.
Bu gibi olaylar,zamanın dışındadır zaten.
...
Bu utangaç okşayışıta insanı sarhoş eden, büyüleyen,uyuşturan öyle bir şey vardı ki,
tıpkı geçen günkü o ani ve ateşli öpüş gibi,
beni sarıp altüst ediyordu.
"Elimi geri çekme gücünü hala bulamıyordum." diye yazmıştı bana.
Böyle ölçüsüz bir şekilde sevilip de belirsiz bir korku,sıkıntılı bir dehşetten başka şey hissedemediğim
için benliğimin ta içinde utanç duyarak, onu bırakıyordum böyle yapsın diye.
Hareketsiz duruşum ,benim için yavaş yavaş dayanılmaz bir hal aldı.
Beni yoran o okşayışın kendisi, parmakların o sevgiyle gidiş gelişi değildi de
elimin ölü gibi, artık benim değilmiş gibi orada öylece duruşu,onu okşayan kişinin de benim için
neredeyse bir yabancı oluşuydu.
İnsanın yarı uyku,yarı uyanıklık arasında bir kulenin çan seslerini duyuş gibi,
ben de şu veya bu şekilde bir hareket göstermek,karşı koymak veya bu okşayışa yanıt vermek
gerektiğini biliyordum ama ne birini ne öbürünü yapmaya mecalim vardı.
Bu tehlikeli oyuna bir son vermek istiyordum sadece, onun için de elimi bu hafif okşayıştan
yavaşça,hafiçe çekmeye başladım!
Ama dugulu kız,daha ben kendim farkına varmadan, bu çekiliş hareketini hemen sezdi.
Korkmuş gibi, elimi birden bıraktı.
Parmakları birden gevşedi,onlardan akan o ılıklık,tenimden ayrıldı.
Sıkılarak elimi çektim. Çünkü,aynı zamanda da Edith'in yüzü asılmıştı.
Ağzı öfkeyle büzülmeye başlamıştı.
"Olmaz,olmaz." diye fısıldadım. "İlona, neredeyse gelecek."
Ama bu boş sözlerin hiçbir etkisi olmadığı için, sonra bütün bedeni de titremeye başladığından,
yine acıma hissim kabardı. Ona doğru eğilerek, alnından çabucak öpüverdim.
Düşüncelerimi okumak istiyormuş gibi,gözlerini serçe üzerime diktti.
Onun o keskin görüşlü duygusunu aldatmayı becerememiştim.
Elimi geri çekerek kendimi onun sevgisinden de sıyırdığımı ,o baştan savma
öpücüğünse sevgi değil de acıma olduğunu anlamıştı.
İşte o uğursuz günlerde işlediğim bağışlanamaz hata, bu oldu.
Sonuna dek duygularımı gizlemek için gerekli sabırı,gücü bulamadım.
Kendi kendime şöyle diyordum, "Bırak da sevsin seni. Onun gururunu zadelememek için şu bir hafta
içinde olsun duygularını belli etme. Yalancıktan birtakım tavırlar takın.
Hatta yakında kesinlikle iyi olacağını kendinden emin,neşeli bir edayla söyleyip onu iki kez
aldatırken,bu yüzden de bütün benliğim korkuyla ,utançla titrerken bile aldattığını hissettirme ona.
Doğal ol,çok doğal ol hem de.
Sesine neşe,ellerine yumuşaklık ,sevgi vermeye çalış.
...
Çünkü bir erkeğe sevgisini itiraf etmiş bir kadınla o erkek arasında,
hep bambaşka bir hava eser.
Yakıcı,gizemli,tehlikeli bir havadır bu.
Seven insanın ,sevdiği kimsenin duygularını sezmek bakımından ,
hep sonsuzluk istediğinden ölçü,sağduyu gibi şeylerden hiç hoşlanmaz.
...
Karşısındakinin en ufak bir çekingenliğini bir çeşit karşı koyma,kendini tamamen vermek
istemeyişini de gizli bir düşmanlık sayar.
İşte onun bu hali karşısında benim yaptığım bütün çabaların hiçbir yararı olmuyordu.
Onu kandırmayı, bir türlü beceremiyordum.
Onun benden istediği şey,sevgisine yanıt vermemdi.
...
Acımak - Stefan Zweig
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder