Tarihin satırlarını çevirirken arınıyorum;
Hurma ağaçlarında gezinen o bal arıları gibi.
Ama doğruluk yok içimde,
Cesaretim de yok...
Tam bir çelişkiyim bu noktada;
Tıpkı çıfıt çarşısı gibi; karmakarışığım kendime.
Biraz efkârlanıp Barba'yı çağırıyorum yanıma...
Bana buralarda çiçeklerin solduğunu fısıldıyor.
Önümden kediler, çocuklar geçiyor.
Martılar kafamı şişiriyor.
Kapı önlerine yığıldığımı iyi bilirim çoğu zaman.
O eski sohbetleri aradığımı iyi bilirim.
Fakat bulamam; o serseri vede namuslu adamları...
"Buralar eskiden böyle değildi" diyor Barba.
"Ne yedinci tepenin eteği ne de İzmir'in meydanları;
Yeşildi ve güneşliydi, ama şimdi tarihini o da sırladı."
"Hayat, kendine yabancı olanları sevmez Barba...
Sen yine de, o eski hikâyeleri anlat dostum!" diyorum Barba'ya.
Yaşlı adam da benim gibi yorgun,
Benim gibi yabancıydı kendine...
Yer -gök arasında saklandığımı iyi bilirim...
O arıları o ağaçlara konarken bir daha hiç görmedim;
O gün son gündü...
O kirli oyuncaklar çarşısında öldüğümde.
Meral Meri /Söğüt Ağacının Gölgesinde / Kirli Oyuncaklar
05.03.20.İst.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder