Sana ne anlatayım istiyorsun Muallâ?
Nefret ettiğim ve beni rahatsız eden o kadar fazla şey var ki;
Hangi birini anlatayım?
Hadi anlatmak istedim,
Başlamak istedim...
Bu arada yeni şeylere başlamak gerek Muallâ.
Çünkü yenilik insanlık için iyidir...
Tabii ki, iyi yönde olan adımlardan bahsediyorum.
Meselâ; şu havai fişeklerini insanlar neden kullanır, bunu bilmiyorum.
Bunun sona ermesi gerekir, diye düşünüyorum Muallâ.
Bebeklerin uykusu bozulup korkuyu tatmalarını,
Ve kuşların yüreklerinin çat diye çatlamasını adalet olarak göremem ben Muallâ.
Sorarım sana; dünya neden bu kadar çılgın ve görgüsüz?
Örneğin; bugün iki kadın balkondan -balkona tartıştılar Muallâ.
Biri hak ve Allah, kelâmından bahsetti.
Öbürsü ise "Bana ne, benim ev sahibim izin verdikten sonra...
yemişim senin çamaşırlarını" dedi.
Ve başladı hantal gövdesiyle o halsını çırpmağa.
Ben diğer kadını sevdim Muallâ.
Bir şeyi iyi tanıdığını duymak beni gururlandırdı.
Ama yine de üzüldüm onun için...
Bu yüzden diğerinin canı cehenneme.
Ve öylelerinin de Muallâ.
Çünkü sabır ve hoşgörü ihlaline tahammülüm kalmadı.
Sonra yorulmuşum ben Muallâ.
Hiç bir yere sığamadım bugün.
Kabım bazen dar gelir çünkü.
Bunları düşünürken uyumuşum biraz.
Bir zorba sayesinde uyandım Muallâ.
Hakkımı aradım tabii;
Bu kez susar mıyım hiç?
Açtım ağzımı- yumdum gözümü...
Ama Allah, biliyor ya, hiç küfür etmedim Muallâ.
Etsem iyiydi, zira haktı.
Ama çirkef sesimi yaydım o dakka o sokağa...
Aklıma o an bir tek sen geldin...
<Muallâ olsa, bu işi benden daha iyi yapardı> dedim.
Ama mecbur ben yaptım tabii.
Sonra baktım ki; çirkeflik uzuyor, hemen anında aradım polisi...
Ama ne gelen oldu- ne giden Muallâ.
Komşlular pencerelere üşüştüler kumrular gibi; hepsi oraya tünedi, işte o kadar.
İnsanların bencil yüzüyle ben her gün böyle karşı karşıyayım Muallâ.
Bu yüzden önce ellerim, sonra kalbim, daha sonra da ruhum üşür.
Çay ısıtır mı bilmem, ama içiyorum Muallâ.
Bilirsin, sarhoş olmamam gerekiyor benim...
Ama bazen sarhoş olmak da iyidir Muallâ.
Çoğu şeyi görmemek ,duymamak, bilmemek...
Ah Muallâ ah, üç maymundan daha çok ne var bu içine tükürdüğümün dünyasında?
Bu dünya kibarları ve hak gözetenleri ve hoşgörüyü hiçe saymayı sevenlerin dünyası olmuş Muallâ.
Sen çoğunu gene de bilme e mi?
Yazık, kıyamam ben sana.
Ha, az kalsın unutuyordum;
Akşam bir de afiş hazırladım Muallâ.
<Çok saygıdeğer apartman sakinleri> diyecektim ki;
Boş ver dedim...
Saygıyı kim kaybetmiş ki, onları bulsundu Muallâ.
Gene de usulünden şöyle dedim: Sayın apartman sakinlerinin dikkatine!
Oraya kocaman bir ünlem işaretini de yapıştırdım Muallâ.
Ünlem önemli çünkü.
Devamında ise şöyle dedim: Bilinçli bir toplum adına ve kaliteli yaşamı korumak adına ve hak bilir adına;
Bu günlerde ziyaretlerinize mümkün olduğu kadar ara vermeye özen gösteriniz lütfen! Ve sonrasında falan -filan
Ve buna riayet ediniz, vesaire.
Çünkü her gün on kez bir yerleri silip süpürmekten bıktım Muallâ.
Ondan yaptım bunu.
Ama biliyorum, bizim insanlık sadece aya çıkmasını öğrenmiştir.
O bile hep lafta be Muallâ.
Çıkıp da ineni daha hiç görmedim ben.
Yoksa sen gördün mü?
Kısacası iyi insanlar azaldı, demek istiyorum...
Bunları düşünürken zaman geçti işte.
Yaşamak şimdi bunun neresinde a Muallâ, söyle bana?
İnsan işte böyle büyüyor; yani eciş bücüş...
Ve böyle çiçeksiz, böyle yapraksız ve de meyvesiz-
Ama sanmasınlar ki; iyi çiçeklerimiz, gür ağaçlarımız ve iyi meyvelerimiz de var.
Biz kokuşmuşuz bu çöplükte Muallâ.
Allah'tan inanmak, diye bir umut besliyor benliğimiz de,
Yoksa yaşamak hiç umurumda değil Muallâ.
Zaten ben onu ,o da beni hiç tanımadı ki.
...Boş ver o kimliği de,
Çıkar at cebinden onu, ona hiç ihtiyacın yok Muallâ.
Esasen benim de öyle.
Çünkü bugün milyonuncu kez anladım, ama kusmadım işte ...
Yine tansiyonumun yükselişiyle tanıştım-
Ve biliyor musun, onunla daha çok tanışıyoruz biz.
Bu yüzden sana hep dediğim gibi;
Bir gün bir ormanda bir kulübem olacak...
Ya da bir balıkçı kasabasında küçücük, minicik bir ev.
İşte o zaman ben sana daha güzel masallar yazacağım Muallâ.
Böyle iç karartıcı ve de hastalıklı şeyleri değil.
Ama o zamana kadar idare et beni, e mi?
Meral Meri /Söğüt Ağacının Gölgesinde / Üçüncü Gün Şiiri (IV)
21.03.20. İst.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder