Bir başınaydı bu çetin yolculuk;
Rezilce yaşamaya karş duranlara.
Karanlığın cellatları ise hiç durmadan kurşunlarını sıkıyordu.
Adalet ise kan kaybediyordu.
Köpeklerin havlamasından,koklamasından...
Taşlara çarpa çarpa düştü kayalıklardan-
Balçığa bulandı yolcu.
Kan aktı, gömlek yırtıldı,ayaklar çıplak...
Gece karanlıktı; meşaleler yakıldı,sesler yükseldi:
"Şuraya da bakın,buraya da bakın!" sesleri yankılandı.
Akdenize döküldü Seyhan'ın çırpınışları.
Pamuklar kan, topraklar tapusuz, ağalar paralıydı.
Kirlenirdi elleri adaletsizlik karşısında.
Yolcu; tırmanırdı,sürünürdü elbet gecenin karanlığında.
"Şuraya da bakın,buraya da bakın!" sesleri yankılandı yeniden.
"Ne bu parmaklıklar...
Ne sınırdaki o taş...
Ne bu putlar,
Nedir o inançlar?
Ne de bu idamlar...
Anlatamaz bu çetin yolculuğu!" Bir ağaç gövdesine dayayıp sırtını-
Soluklanınca yolcu- sorguladı allanmış pullanmış,
Ortalığa saçılmış şu rezil yaşamı.
Her yer o vakit alev alev yanıyordu;
"Yine kundakladılar bizi!" dedi, yolcu...
Bütün çirkinlikleri öldürürcesine.
Meral Meri /Haziran Kağıtları / Kopartılan Kanatlar
08.06.19.İst.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder