Siyaset

Siyaset
"Bir adamın herkese benzememesi için her şeyin yapıldığı bu aptal dünyada; herhalde imkansız diye bir şey yoktur gerçeğine sarılanlara da, düşmanca bakmak o derece abes kaçacaktır." Meral Meri
istanbul etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
istanbul etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Mayıs 2020 Çarşamba

Meral Meri /Söğüt Ağacının Gölgesinde / Kaldırımlar


İstanbul, tıpkı kaldırımları gibi davranır size...

Kim demiş o kaldırımlar düşkünler evidir diye?
Onlar ki; ölümün bir çift yalnız ayakkabısıdır ıssız bir köşede.
Hatırlatır bize yoksulluğunu ve çıplaklığını...
Ararken gözleriniz bir tesbih ağacını...
Aç kedi anneyi ve köpek babayı...
Doyurur yine de bu kaldırımlar masumca.
Kötülük de ondadır iyilik de.

İstanbul, tıpkı kaldırımları gibi davranır size;
Ne zaman ineceğiniz ne zaman çıkacağınız belirsizdir.
Ancak hız konusunda üstüne tanımam...
Kalabalık da ondadır yalnızlık da.

Meral Meri /Söğüt Ağacının Gölgesinde / Kaldırımlar

21.05.20.İst.

2 Nisan 2020 Perşembe

Meral Meri /Söğüt Ağacının Gölgesinde / Üçüncü Gün Şiiri (VIII)

İstanbul'un en ücra köşelerinde şiir falan yazılmaz Muallâ.
İçinde olmalı insan...
Ki yaşıyorum desin kendine.
Yoksa her gün ölür insan o uçlarda.
Çünkü yaşamak sanattır Muallâ.
Ve sanatı da icra etmek gerekir.
Bu arada soğuk su hâlâ bazı yerlerde bir lira.
Kısacası bugün ve bir kez daha; erkekler çoğu şeyi kadınlardan öğrendiğini açık etti Muallâ.
Misal, ben de senden çok şey öğrendim bu hayatta.
Fakat açık vermeyi sevmem!
Bunu da senden öğrendim çünkü.
Kâğıt toplayıcılarının bir köşeye sinmiş haliyle bakarken dünyaya...
Dedim ya, Muallâ;
Bugün seni çokça düşündüm.
Ama bazı şeylerin de bir sona ihtiyacı vardır öyle değil mi?
Haksız mıyım yoksa?
Bak, bunu da senden öğrendim çünkü.
Meral Meri /Söğüt Ağacının Gölgesinde / Üçüncü Gün Şiiri (VIII)

28 Mart 2020 Cumartesi

Meral Meri /Söğüt Ağacının Gölgesinde / Üçüncü Gün Şiiri (VII)


Bugün seni çokça düşündüm Muallâ,
Aldım tekiri kucağıma;
Vapurların iskeleye yanaşması gibi, seni düşündüm bugün.
Sonra az canım sıkılmış olacak ki;
Kalkıp Sultanahmet Meydanı'na attım kendimi.
Bakışmak seninle böyle bir şey işte;
Sen Ayasofya, oluyordun ne güzel!
Ben karşında koskocaman bir Sultanahmet.
Dedemizin o kadirşinas gözlerinden bakıyordum sana.
Biraz da böyle bakmak istedim.
Fena mı yaptım yani?
Sonra bir kayıp ilanı gördüm meydanın bir köşesinde...
Açık kahverengi bir kediden bahsediyordu ilan;
Bir gözü körmüş,yazık!
Ve ameliyat olması gerekiyormuş.
Adı da "Koşan'mış"
Ne değişik bir isim değil mi Muallâ?
Ama bir kedi için ideal bir isim doğrusu.
Çünkü insana yakışmazdı koşmak.
O yürümeyi öğrensindi önce, haksız mıyım Muallâ?
Sen de hep susuyorsun!
Sen de mi kayıp oldun yoksa?
Kör mü oldun Muallâ?
Bana sürekli yalnızlıktan-
Ve hüznümüzden dem vurduğuna göre-
Muhakkak böyle bir şeydir...
Susmak ve kaybolmak.

Sonra az daha canım sıkıldı;
İndim Sirkeci'ye, bir ara seni görür gibi oldumdu...
Meğerse o eski bir mescidden başkası değilmiş Muallâ.
Dedim ya, bugün seni çokça düşündüm...
İnsanlar arasında bu daha kolay oluyor çünkü.
Misal; bugün bir adamın adını- iyi bir şekilde üç kez duydum.
Şaşırdım bu işe.
İnsan şaşırmak için an kollar mı Muallâ?
Ben kolladım işte, o mücadelenin içinde yaptım bunu.
Bakışmak bazen böyle bir şey işte;
Asırlık bir çınarken beyhude bir bakış.
Ama sana değer doğrusu...
Seninle yan yana yürümesek ve hep böyle bakışsak bile.

Biraz daha yürüdüm; ve kendimi İstanbul'un kollarına bırakıverdim.
Bir güzel İstanbul Boğazı'nı çektim ciğerlerime.
Bilirsin, manzaram derin mavi olunca...
Adını hiç durmadan sayıklardım- sonsuz bir heceyle.
Sonra bir martı bir karta kondu Muallâ,
Kuru bir çiçek de ona eşlik etti.
Senden habersiz oldu bu, bağışla.
İstanbul'dan İskoçya, gözüme o an daha hoş geldi.
Haritacı mı oldum dersin ben Muallâ?
Yoksa  köşebaşında selpak satan o ak sakallı dedecik mi?
Doğrusunu istersen sana laleler pek yakışıyor, demiştim Muallâ,
Bunu unutmadığına sevindim...
Çünkü bazen çok fazla unutuyorsun her şeyi.
Beni de unutma e mi?

Meral Meri /Söğüt Ağacının Gölgesinde / Üçüncü Gün Şiiri (VII)

07.03.20.İst.

15 Mart 2020 Pazar

Meral Meri /Söğüt Ağacının Gölgesinde / Üçüncü Gün Şiiri


Bugün seni çokça düşündüm Muallâ,
Arnavut kaldırımlarda yürürken ben bunu çok sık yaparım, bilirsin.
Ve yine bilirsin ki; ben bağımsızlık için yaratılmışım.
Sarmaşık limanına geldiğimde bir Yunanlı kız tanıdım;
Adı Katerina, bana "Yabancı değilim, şu karşı kıyının kızıyım." dedi.
Ama neden o hüzünlü şarkıları hep yüzüme yüzüme söylüyordu?
Tamam, ölüm dünyada yaşar...
Bunu bana hatırlatmasına ne gerek vardı?
O Yunanlı kıza oracıkta küstüm Muallâ,
Çünkü uçurumlardan aşağı vaktiyle fazlaca baktım ben...
Biraz da başkaları baksın istedimse suç mu,Muallâ?

Meral Meri /Söğüt Ağacının Gölgesinde / Üçüncü Gün Şiiri (I)

10 Eylül 2019 Salı

Meral Meri /Söğüt Ağacının Gölgesinde / Cesaret Ve Esaret

Birbirleriyle konuşamadıkları için,
Ne içlerine ne dışlarına tanıktı bu insanlık...
Yalnız ve korkunçtu bakışlar birbirlerine.
Sevgiler kabaydı;
Görgüsüzdü,
Ve soğuktu.
Şartlar hissizdi...
Sistem bozuktu...
Uçurumda dururdu daima insanlık...
Bence hüzünlüydü de sevgileri birbirlerine.

Meral Meri /Söğüt Ağacının Gölgesinde / Cesaret Ve Esaret

11.09.19.İst.

17 Ağustos 2019 Cumartesi

Meral Meri /Deniz Fenerine Yolculuk / Mektup Ve Yağmur

Ben geldim diyorsun yani...
Giderayak hem de?
Ama şiirler yazdım, şiirleri sana yazdım!
Okudum üfledim de öyle gidiyorum diyorsun yani?
Denize indim, ama bir simit alıp da öyle indim...
Bir martıyla sohbet ettim...
Ama o sendin; ben seninle ettim o sohbeti diyorsun yani?
Hem de giderayak?
Ama denizin kokusuna benzemez ki benim kokum;
Ben bir balık değilim.
Sonra simitçi Ahmet ağabeyin o çok taze o çıtır dediği simitleri de...
Falanları da filanları da değilim; hatta o çok övüne durduğu planları hiç değilim...
Kim olduğumu söylemediler mi sana?
Eğer söylemiş olsalardı,
Eğer bilmiş olsaydın;
Gidera
yak yazılmış şiirlere hiç yüz vermeyeceğimi iyi bilirdin.
Bence sana benimle ilgili hiçbir şey söylememiş...
Yazık, bu koskocaman İstanbul da ayıp etmiş canımmm gönlüme!
"Seni seviyorum!" demeden nerelere gidiyorsun a, yarim?
Hem kim dedi sana, benim mektuplarla aram iyi diye?
Bu koskocaman bir yalan...
Benim aram yağmurlarla iyidir; yağmur eteklerimdedir...
Otlarsa dizlerimde diz boyu güzeldir!
Deniz ise denizlerde güzeldir ancak.
Kim demiş,o gözlere de yakışır diye?
Onu diyen bir kere halt etmiş; diyemedin mi ki; bir daha böyle halt etmeyesin?
Bence arada sen de bir şeyler demelisin!

Meral Meri /Deniz Fenerine Yolculuk / Mektup Ve Yağmur

17.08.19. İst.

A rainy day in Istanbul, Edward Seago. English (1910 - 1974)

14 Temmuz 2019 Pazar

Meral Meri / Kendi Derinliğimin Ötesine Gittim / Ekmek Ağacı

Karanlığı çökert
Isıt bu şiirleri
Bu duaları
İstanbul'dur o
Sesi yakından bile hoş gelir
Kalk git, ocağı harla
Birkaç odunla
Kayın, ceviz,meşe
Şekerli bir yahni pişir evsizlere
Gün ağarmadan da
Sula çiçekleri
Sabaha simit,çay
İki zeytin,bir de peynir
Kur sofraları aşka
Kedileri, köpekleri
Ve nice karıncaları
Kuşları da unutma
Biraz su, biraz buğday
Birazcık da süt görüverir işlerini.

Meral Meri / Kendi Derinliğimin Ötesine Gittim / Ekmek Ağacı

14.07.19.İst.

Ressam Faruk Cimok

8 Haziran 2019 Cumartesi

Meral Meri /Haziran Kağıtları / Kopartılan Kanatlar


Bir başınaydı bu çetin yolculuk;
Rezilce yaşamaya karş duranlara.
Karanlığın cellatları ise hiç durmadan kurşunlarını sıkıyordu.
Adalet ise kan kaybediyordu.
Köpeklerin havlamasından,koklamasından...
Taşlara çarpa çarpa düştü kayalıklardan-
Balçığa bulandı yolcu.
Kan aktı, gömlek yırtıldı,ayaklar çıplak...
Gece karanlıktı; meşaleler yakıldı,sesler yükseldi:
"Şuraya da bakın,buraya da bakın!" sesleri yankılandı.
Akdenize döküldü Seyhan'ın çırpınışları.
Pamuklar kan, topraklar tapusuz, ağalar paralıydı.
Kirlenirdi elleri adaletsizlik karşısında.
Yolcu; tırmanırdı,sürünürdü elbet gecenin karanlığında.
"Şuraya da bakın,buraya da bakın!" sesleri yankılandı yeniden.
"Ne bu parmaklıklar...
Ne sınırdaki o taş...
Ne bu putlar,
Nedir o inançlar?
Ne de bu idamlar...
Anlatamaz bu çetin yolculuğu!" Bir ağaç gövdesine dayayıp sırtını-
Soluklanınca yolcu- sorguladı allanmış pullanmış,
Ortalığa saçılmış şu rezil yaşamı.
Her yer o vakit alev alev yanıyordu;
"Yine kundakladılar bizi!" dedi, yolcu...
Bütün çirkinlikleri öldürürcesine.

Meral Meri /Haziran Kağıtları / Kopartılan Kanatlar

08.06.19.İst.

13 Ekim 2018 Cumartesi

Meral Meri/ Deniz Fenerine Yolculuk/ Ben Ve Seninle



İstemediğin kişilerle istemediğin zorunlu zamanlar gibi,
Öyle mavi bakma yüzüme!
İzin ver; senin de önüne şöyle yosma- beyaz benekli turuncu balonlar gelsin...
Hem kim bilir bu sayede şakaklarının gerilmesine de
Yaşamak diye bir şey demezsin-
Demezsin çünkü renklerini terk ettiğini anlamadan ölen o kelebeği avuçladığını bilirsin.
Tıpkı İstanbul gibi bakarsın o zaman;
Yüzün ,bakışın derinleşir,
Parmak uçların tutunur bir mezara...
Selam dersin ...
Ne haber?
Öyle mavi mavi, bakma yüzüme!
Bugün çokça yürüdüm,
Çokça martı oldum,
Çokça utandım,
Çokça dayadım sırtımı duvara...
Bugün -ölü bir kelebek buldum;
Avuçladım ve öptüm,
Bir martı doyurdum,
Bolca gerildim...
Sonra yenildim bugün,
Öyle işte- sıradan bir gündü; dikilip mıhlandığım cumartesi.
Sırtımdaki yük-
Başındaki ağrı ...
Gözümdeki denizle ...
Gelip geçenleri hiç izlemeden ama orada tam o kısımda kımıldamaksızın bir fenerdim ben...

Meral Meri/ Deniz Fenerine Yolculuk/ Ben Ve Seninle

13.10.18.İst.

21 Temmuz 2018 Cumartesi

Meral Meri ~Göke



Başımdaki mürekkep sarhoşluğunu
Denize salık verdim
İstanbul'un sevgilisi
Osman'ı yâd ede ede...

Meral Meri ~Göke

22.07.18.İst.

4 Temmuz 2018 Çarşamba

'İnsanlar ruhlarının "adresini" birbirlerine unutturmamalıdır...' Meral Meri


'İnsanlar ruhlarının "adresini" birbirlerine unutturmamalıdır...'

Meral Meri

21 Haziran 2018 Perşembe

Meral Meri ~ Maviler ve Yeşiller

Bütün her şey geri dönüşümü hak eder
Bizantion da etmişti...
Sırlarını iyi ve açıkça saklayan
Sarnıçlar kentidir o
Sembolik amaçları seven
Gerçeği yalnızca gerçeği su üstünde tutarken
Yalanı da suda boğandır o
Tabiri caizse taşı toprağı altındır
Bana göre ise her şeyi ama her şeyi
Yani sırlarını iyi ve açıkça saklayandır o
Birinci Jüstinyen'ın Nika'sı
Bana göre ise Ayasofya'nın Jüstinyen'idir o
Ah tatlı ,hüzünlü,sevinçli,barışçıl İstanbul'um
Söylesene bize, utanç kanlarıyla yıkanmayan neresi kaldı dünyanın
Ama sen yine de eksik etme
Başımızda ötüşen aşkın kuşlarını
Ve tünellerinden süzülen sevginin saflığını
Bir tulumbacı gibi, ağırla bizi içinde
Sergilediğin o göz alıcı halılarını arada bir çek
Çek ki görüp göreceğimiz de olsun...
Ah tatlı ,hüzünlü,sevinçli,barışçıl İstanbul'um

Meral Meri ~ Maviler ve Yeşiller

22.06.18.İst.

7 Haziran 2018 Perşembe

Meral Meri /Salyangozdaki Yosunlar /Bu Platformda Kayıp Parça Desteği Var


Ne kadar çok parçalara bölündünse onun ardında olan şeyin adı gerilemedir
Eğer şimdi bölünmenin son çeyreğindeysen bu duraksamadır
Ve işin sonunda hala bulmacanın parçaları yan yana gelme cesaretinde değilse
Bu da yükselmenin altyapısıdır
Endişe edip pes etmeni istemem; kendini olabildiğince kirletmeni isterim
Ki taşın aldında eller çoğalsın
O taş ki canlıdır- canlı olan her şeyse sabır,sevgi ve emek bekler
Biliyorum, havalar çok ısındı, biliyorum, bayılıp -ayılanlar da oluyor
Biliyorum, ölüm de hep unutuluyor en vazgeçilmez zamanlarda
Ama işte..bir dengenin beşiği var önünde
Biz başlangıcı yaymak için gelmiş değiliz
Biliyorum,çünkü canlıyım hala
Canlı olan her şeyse sabır,sevgi ve emek bekler
Ne kadar çok parçalara bölünsen
O kadar hamsın
O kadar çeyrek
O kadar duraksama
Ve o kadar da kirlisin
Biliyorum mayıs şekersiz
Haziran tuzlu
Temmuz umutlu
Ve ağustos şekerli
Ama işte ..bir dengenin beşiği var önünde
Biz başlangıcı yaymak için gelmiş değiliz
Biliyorum,çünkü canlıyım hala
Biliyorum, çünkü kirlenmek güzeldir
Böylece hiçbir başlangıçla sınırlamazsın kendini
İzlemen, izletmen ve yükselmen dileğiyle
Sakin ve ihtiyatlı; aynı zamanda da bir mucizeyle kal
Çünkü sen hala canlısın
Bu yüzden toplanmak güzeldir ya zaten...

Meral Meri /Salyangozdaki Yosunlar /Bu Platformda Kayıp Parça Desteği Var

07.06.18.İst.

29 Mayıs 2018 Salı

Kazım Koyuncu

İstanbul, çok bambaşka yer...
Fakat her türden her türden kötülüğüne rağmen...
İstanbulun,kötülüğü değil,bizlerin yaptığı kötülükler onlar.
Bir şehir bu kadar ayakta kalabiliyor, bu kadar yük taşıyabilir.
Bu anlamda bütün olumlu -olumsuz her şeyle İstanbul, bambaşka bir hayat.
Yirmi dört saat sürekli içinde olabileceğin ,olurken korkabileceğin- korkarken aşık olabileceğin...
Ayağının kayıp düşüp ölebileceğin acayip bir şehir İstanbul.
Bu anlamda sanırım da dünyada pek fazla benzeri yoktur herhalde,öyle düşünüyorum.
(...)
Şöyle bir boğazdan geçince tuhaf bir şeyler oluyor,tuhaf bir yer burası...
Çok fazla anlatılamaz-
Bi şairler filan anlatıyor,şarkılar söylüyo İstanbul'a dair bir şeyler, ama yetmez,bakalım n'olcak...

Kazım Koyuncu

19 Aralık 2017 Salı

Meral Meri/Deniz Fenerine Yolculuk/ Denize Sesleniş

Unutmuş olmalısın beni,
Kapıları kapatmış,
Bir kaptan olmuş,
Yeni rotalar edinmiş,
Kalabalık denizlere açılmış olmalısın...
Kapattın mı yoksa?
Oldun mu şimdi?
Edindin mi benim gibi yalnızlıkları,
Bu cazibeyi,bu bakışımsızlığı unutup?

Meral Meri/Deniz Fenerine Yolculuk/ Denize Sesleniş

18.12.17.İstanbul

15 Temmuz 2017 Cumartesi

Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Sait Faik deseni..Tarafından “Mercan ustanın yüzü suyu hürmetine… Sait Faik’e… 10/12/1952″ ithafıyla imzalanmış.

Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Sait Faik deseni..Tarafından “Mercan ustanın yüzü suyu hürmetine… Sait Faik’e… 10/12/1952″ ithafıyla imzalanmış.
....
İstanbul deyince aklıma Sait Faik gelir
Burgaz adasında kıyıda sımsıcak bir çakıl ıslanır
Mavi gözlü bir çocuk büyür döne döne
Mavi gözlü ihtiyar balıkçı gencelir, küçülür
İkisi bir boya geldiler mi sait kesilirler.
Bütün İstanbul’u dolaşırlar
El ele, kol kola, baş başa
Ana avrat küfrederler
Eşe dosta, uçan kuşa
Sivriada’da martı yumurtası toplarlar çilli çilli
Zibâ mahallesinde gece yarısı…
Sabaha Galata’dan geçer yolları
Kahvede maytaba alırlar zararsız bir deliyi:
-Ula Hasan! derler. Gazeteyi ters tutaysun!…
Çaktırmadan gazetesinin ucunu yakarlar fakirin
Sonra… oturup ağlarlar.
(…)









Bedri Rahmi Eyüboğlu
Yeditepe Dergisi, Sayı: 106, 1956

İnsan hem sezgilerinin kölesidir hem de hükümdarı… Meral Meri





İnsan hem sezgilerinin kölesidir hem de hükümdarı…Meral Meri












29 Haziran 2017 Perşembe

Meral Meri ~ İstanbul Kadar

Ne kalbin sevilsin dedin leylaklarca bana
Ne gözün şenlensin denizlerce
İstanbul'sun sen dedin, bırak da uzaktan saygım kalsın sana
Mektupsun sen dedin, çok sonra; elde,yerde, sevgilisinden çok uzakta
Ne yüzün yüzüme baksın dedin iki boğaz gibi
Ne sesin sesime değsin; acı,tatlı,sevgilisinden çok uzakta
İstanbul'sun sen dedin,kimini okşayan,kimini sömüren
Kalmaz gün gelir o da
İstanbul kadar çocuktan başka...

Meral Meri ~ İstanbul Kadar

30.06.17.İstanbul

16 Şubat 2016 Salı

'Sen bana çok güzeldin...' Ülkü Tamer

'Sen bana çok güzeldin...'
Ülkü Tamer

25 Mayıs 2015 Pazartesi

Meral Meri

Yoklukla imtihan ediliyorsun varlığının içinde,mesele bu. ..
Meral Meri